Page 19 - TMDH
P. 19
de üzüntü ile yakından takip etmektedir. Bunların getirdiği sonuçlardan en önemlisi
toplumda ve gelecekte bu mesleği yapacak gençlerimizde, mutfağımızı tanıtma
görevini üstlenmesi gereken nesiler de özentilik ortaya çıkmasıdır. Bu bir
yozlaşmayıda beraberinde getirmektedir. İşte tamda bu yüzden kendimize uygun bir
kimlik ve karakteri kendi öz kültürümüzü esas alarak gençlerimize benimsetmek
edindiğimiz misyonlarımızdandır.
Biz zaten var olan kimliğimizi herkese hatırlatmak, bunu anlatarak herkesin
bilinçlenmesini sağlamak, kim olduğumuzun farkındalığını oluşturmak ve Türk
mutfağına değer katmak için varız. Zaten çok derin geçmişe ve tarihe dayanan
örf,adet, kültür ve geleneklerimiz aşçılık alanında da mesleksel olarak gelecek
nesillere aktarmak en önemli görevimizdir.
Gelecek nesillerimizin, başka kültürlere ve onların farklılıklarına da saygı duymalarını
sağlayarak, kendi kimliklerine bağlı kalmalarını özedirmeyi görevlerimiz arasında
görüyoruz. Gelecek nesillerimizin, kendi mutfak kültürünü ve mesleğimizin temsilini
yapmalarını sağlamak adına çalışma hayatlarında da bu değerleri asla
unutmamaları gerektiği bilincini herkese özendirmek en temel görevlerimiz
arasındadır. Bu konuda her meslek gurubunu ve her kesimi bilinçlendirmeyi
kendimize görev edinmiş bulunmaktayız. Bu önemli görevimizde ise parolamız
şudur; Biz Kişilerin kazanmasından ziyade, Türk mutfağının
kazanmasını istiyoruz. Onların Paul Bocuse’u var ise, Bizimde ZEKİ
GÜLYİYEN’imiz ve AYDIN YILMAZ’ımız var. Yani A'dan Z'ye en değerli ustalar
bizdedir.
TMDH, Gençlerimizin, kendi öz mutfağını ve kültürünü tam öğrenmeden, Türk
mutfağına harcanması gereken en değerli zamanlarını başka mutfak kültürleri için
harcamaları, o mutfakların sanki birer temsilcileriymiş gibi yönlendirilmeleri,
özendirilmeleri ve gençlerimizin tüm enerjilerinin bu yönde harcamalarının teşvik
edilmesi çabalarına tamamen karşıdır. Bu konulara doğrudan veya dolaylı olarak
hizmet edenleri de eleştirmekte ve kınamaktadır. Çünkü bu durum Dünya’nın hiçbir
ülkesinde yoktur. Hiçbir Fransız, İtalyan veya İspanyol kendi mutfak kültürleri varken
gidelim başka bir mutfak kültürünü ya da Türk mutfağını öğrenelim asla demez. Hele
kendi ülkelerinde çalışıyorlarsa. Tabi ki bunda Fransız ve İtalyan mutfağının bu günkü
güçlü konumları da büyük etken diyebiliriz. Ancak bu mutfak kültürlerinin bu güçlü
konuma gelmeleri de tamamen kendi öz mutfak kültürlerini belli prensipler üzerine
oturtmaları da vardır. Bunlar arasında, Fransız ihtilalinden gelen bir etki gibi milliyetçi
bir tavırla kendi öz değerlerine sahip çıkmaları en büyük etkenlerden biri olarak
gösterilebilir. Bunun yanı sıra bu yabancı mutfak kültürlerinin, yeni yetişen nesillerinin
geçmişteki duayen şeflerine olan bağlılıkları, ahde vefaları ve onlara sahip çıkarak
çok büyük önem vermeleri, onları örnek almaları tabi ki göz ardı edilemeyecek kadar
çok önemlidir. Öyle ki hele bizde, kendimiz ile kıyasladığımızda, bu ahde vefa
olayının bizde zerresi dahi yokken veya çok az iken, bu durumu kıyaslayarak analiz
yapmak çok büyük önem arz etmektedir. İşte bu yüzden biz Türk mutfağı davasına
tüm hayatlarını feda etmiş insanlar olarak kendi var olan zengin tarihimiz ile bu
konuda gerçek duayen olan şeflerimizi ve onların yüksek ideallerini rehber edinerek
geleceğe bakıyoruz. İşte bu yüzden, Türk mutfağına gerçek değerleri katmak için
onun tarihini bilerek, gerçek efsane ustalarını bilerek kendi mutfak tarihimizi tamamen
gerçeklere dayalı bir şekilde oluşturup, yazmak başlıca görevlerimiz arasındadır.