Türk Mutfağı Yeni Yüzyıl Vizyonu
-2023-
TÜRK MUTFAĞI'NIN YENİ YÜZYILI KUTLU OLSUN
Türk mutfağının yeni yüzyılını onur ve gururla kutlamaktayız. Kurucu Başkanımız Sayın Tolgahan Gülyiyen'in kaleme almış olduğu "Türk Mutfağı'nın Yeni Yüzyıl Vizyonu" başlıklı çalışmasını bugün sizlerle paylaşıyoruz.
13 sayfa olan Türk Mutfağı'nın Yeni Yüzyıl Vizyonu isimli çalışmayı sitemiz üzerinden okumak için: Lütfen Buraya Tıklayınız
13 sayfa olan Türk Mutfağı'nın Yeni Yüzyıl Vizyonu isimli çalışmayı PDF olarak indirmek için: Lütfen Buraya Tıklayınız
Türk mutfağının yeni yüzyılı için özel olarak hazırlamış olduğumuz video çalışmamızın metni Sayın Tolgahan Gülyiyen'in Türk mutfağının yeni yüzyılına özel olarak kaleme almış olduğu yazısıyla seslendirilmiştir. Bu video çalışmamızı izlemek için: Lütfen Buraya Tıklayınız
VİDEO ÇALIŞMAMIZIN TAM METNİ
Türk Mutfağının Yeni Yüzyılı Kutlu Olsun
Tarihimizdeki önemli zaferlerimiz ve o zaferlerimizi kazanmamızı sağlayan kahramanlarımız olmasaydı neler olabilirdi diye hiç düşünüyor muyuz?
Fransa, İtalya, Hollanda, İspanya ve İngiltere gibi ülkelerin sömürgesi olmuş olan ülkelerdeki insanlara ve o insanların dillerine ya da kültürel değerlerine neler oldu?
Afrika’nın tamamını ve kuzey kıyılarını Osmanlı İmparatorluğundan çok daha kısa yöneten sömürgeci ülkeler Afrika halklarının ana dillerini etkisiz hale getirerek İngilizceyi, Fransızcayı ve İtalyancayı günümüz Afrika ülkelerinin resmî dilleri saydıracak kadar nasıl politikalar uyguladılar?
Afrika’yı ve dünyanın belli bölgelerindeki insanları yıllarca sömürge haline getirerek zayıf bırakıp sömürenler kendi kültürlerine ekleyebildikleri zenginliklerini gerçekten kendi emekleriyle mi ortaya çıkartmışlardı?
Sömürgecilik Haçlı seferleriyle mi başlamıştı?
Peki tüm bunların ve daha fazlasının mutfak sanatları açısından anlamı neydi? Ne olabilirdi? Bazı Afrika ve orta doğu halklarının mutfak kültürlerinin Fransız, İtalyan mutfağındaki izleriyle birlikte dönemin Avrupa’sının sosyokültürel ve ekonomik şartları da düşünülürse; Avrupa mutfak kültürlerinin çoğunun yemek yapmayı Haçlı seferleri sırasında öğrendikleri düşünülemez mi?
Peki Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları milli mücadeleyi onurlu bir şekilde zaferle sonuçlandırmamış olsaydı; sömürgeciler kutsal bildiğimiz tüm kültürel değerlerle birlikte sınırlarımız içerisinde yer alan yemeklerimize, ürünlerimize kısacası Türk mutfağına neler yaparlardı? Türkiye’nin Türk mutfağı coğrafyasıyla ve jeopolitik konumuyla günümüzdeki gibi güçlü olabilir miydi? Olumsuz bir senaryoda Türk milleti olarak akıbetimiz ne olurdu?
Yoksa Türk milleti olarak dilimiz dahil tüm kültürel değerlerimizle birlikte orta Anadolu bölgesinde sıkıştırılmış olarak her açıdan sömürgecilere bağlanmış şekilde zamanla tamamen asimile mi edilirdik?
Eğer istiklal harbini yapmak yerine atalarımız sömürgecilere boyun eğmiş olsalardı ne olurdu? Türk milleti sömürgeciler tarafından tıpkı Afrika ve Hindistan topraklarında da uygulanmış olan ağır asimilasyon politikalarına maruz bırakılabilir miydi? Kutsal bildiğimiz tüm değerlerimiz açısından olacağı gibi sosyokültürel açısından da değerlendirirsek olası asimilasyon politikalarının sonuçları ne olurdu?
Günümüzdeki sömürge ülkelerde gördüğümüz örneklere bakacak olursak acaba Türk dili ağırlıklı şekilde tamamen İngilizceden mi oluşurdu? Manevi ve kültürel değerlerimiz nasıl, ne şekilde yozlaştırılıp sömürgecilerin keyfi isteklerine göre şekillendirilirdi? Dünyadaki konumumuz ne olurdu?
Bugün ve gelecekte de olacağı gibi Türk mutfağının yöresel yemekleriyle birlikte tüm ürünlerimizi özgürce ülkemize ait olarak coğrafi işaretlere kavuşturabilir miydik?
Jeopolitik olarak güçlü olamadığımızda işgal edilmiş topraklarımızda kalmış olan öz değerlerimizi dünyaya nasıl kabul ettirebilirdik? Dünya genelinde bugün bile Türk mutfağına ait olan yemeklerimizi veya ürünlerimizi sahiplenebilenler ile yaşadığımız sorunlara bakacak olursak aslında tüm bunların da cevapları çok net değil mi?
Peki tüm dünyaya karşı onurlu bir şekilde meydan okumak ve sömürgecilere karşı milli mücadeleye devam edip zafer için çalışmak yerine; Mustafa Kemal Atatürk, kendi şahsi ikbalini düşünerek bile olsa hareket edemez miydi? Eğer öyle olsaydı neler olabilirdi?
Atatürk, mandayı ya da himayeyi tüm benliği ile reddetmeseydi kim ne diyebilirdi? O dönemde manda ve himayeyi asla kabul etmeyenlerin sayıları ne kadardı? Peki manda ve himayeyi kabul etmeyi ısrarla savunanlar kimlerdi?
Manda ve himaye taraftarlarının yanında; Mustafa Kemal Atatürk, mandayı ve himayeyi reddedenlere rağmen hâkim güç olan sömürgecilerle iş birliği yaparak yine kahraman ilan edilmez miydi? Atatürk böyle yapsaydı ve parolası “Ya İstiklal, Ya Ölüm” olmasaydı; sömürgeciler tarihin sayfalarında onu yine kahraman olarak yazmayı temin etmez miydi?
Tüm bunları ve çok daha fazlasını her açıdan ele alıp düşünerek tarafsız bir değerlendirmeyle anlamaya çalışmalıyız. Yine tarihimizi Türk mutfağı açısından da değerlendirerek ilgili konularda çıkarımlar yapabilmek için de yüksek çaba göstermeliyiz.
Tarihin o dönemine baktığımızda Mustafa Kemal Atatürk’ün ağır bir sorumluluk alarak tarihte örneğine çok az rastlanır şekilde Türk milletini temsilen emsalsiz bir irade ortaya koyduğunu anlamamız da mümkündür. Atatürk’ün ortaya koymuş olduğu o iradenin şahsi hırslardan veya şahsi ikbal kaygılarından çok uzakta olduğu da tartışmasız mutlak bir hakikattir. Öyle ki Mustafa Kemal, sadece Türk milletinin istikbali uğruna kendi benliğinden bile vazgeçmiş bir irade ortaya koymuştur. Kendi benliğini Türk milletinin varlığına armağan etmiştir. Tarihe bakarsak böyle iradeler ortaya koyabilen insanların dünya tarihinde çok ender olduğu gerçeğiyle karşılaşırız.
İşte o irade bugün dünya nezdinde bizleri her açıdan güçlü ve onurlu kılmaktadır.
İşte o irade hem bugün hem de gelecekte tıpkı Türkiye Cumhuriyeti gibi Türk mutfak kültürünün de sonsuza dek payidar kalmasını sağlayan ve sağlayacak olan iradedir.
Türk Mutfağının Yeni Yüzyılı Kutlu Olsun!
Ne Mutlu Türk Mutfağı Diyene!
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
Tolgahan Gülyiyen
TÜRK MUTFAĞI HAREKETİ