Kurucu Genel Başkanımız

 

 


liderimiz.JPG

Türkiye'nin en önde gelen ve en önemli şefleri arasında bulunan aynı zamanda Tansu Çiller'in Özel Aşçılığını da yapmış olan Zeki Gülyiyen'in tek oğludur. Aslen Bolu-Mengenlidir ve aşçılığı geleneksel aile mesleği olarak icra eden bir aileden gelmektedir. Kendisi de bu durumu "Aşçılık bizde ata mesleğidir...(Geleneksel meslek anlamında: 'ata sporudur...')" diye açıklıyor.

Aynı zamanda Dünya Türk Mutfağı Akademisi'nin de Kurucu Başkanı olan Sayın Tolgahan Gülyiyen, baba mesleği olan aşçılık sanatı ile Mengenli efsane ustamız Zeki Gülyiyen’in vesilesi ve teşvikiyle çocuk yaşlarda tanışmıştır. 

 

 

14 ve 15 yaşlarında İstanbul Çırağan Sarayı Hotel Kempinski işletmesin de 2 dönem art arda başarılı stajlar yapmış. İlk döneminde kendi isteği ile dönemsel olarak ziyafet mutfağında, soğuk mutfağında (garde manger) ve pastane mutfağında çalışmış. 2. Dönem stajında ise yine kendi isteği ile sarayın Osmanlı-Türk yemeklerinin pişirildiği Tuğra restoran mutfağında başarıyla görev yapmış.

O yaşlarda orada gördüğü her şeyin fotoğrafını stajyer maaşı ile aldığı kamera ile çekip notlar alan, hep fazla çalışmak için can atan, vardiyası bitmesine rağmen başka departmanlara giden Tolgahan’ın bu azim ve kararlılığı o dönemde mutfakta yönetici ve şef olarak bulunan herkes tarafından kısa sürede fark edilmiş. Hatta öyle ki, orada çalışan şeflerin ve ustaların kendisi hakkında söylediklerini bir bir Çırağan Sarayı'nın antetli kağıdına yazarak oradaki şeflere ve ustalara bunu imzalatmış. Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor. " O zamanlar beni tanımadığım ama herkesin iyi bildiği bir ustanın adı ile çağırıyorlardı. Ben önceleri dalga mı geçiyorlar falan diye düşünmüştüm ancak sonra rahmetli babama sorduğumda herkesin çok iyi tanıdığı bu ustayı, o bana anlatmıştı. Tabi ki bende babamdan bu konuda bir öğüt almıştım. O yüzden yıllar sonra belki de tam bu günler için orada onların ağızından çıkanları bir bir kendilerinden rica ederek imzalatmıştım. Çünkü babam ve benim gibi düşünenlerin efsane anlayışları çok başka idi. İşte o mektup bu yüzden bugün çok büyük bir değer kazanmış bulunmakta."

Tolgahan Gülyiyen, Ankara Beşevler Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi mezunudur. (Türkiye'nin ilk turizm otelcilik okulu) Kendisi bu okulda bir dönem Almanca hazırlık toplam 4 yıl öğrenim görmüştür.


Lise döneminde okul aşçılık takımına seçilmiş ve okulunu 2 dönem katıldığı yarışmalarda başarıyla temsil etmiş. 

Tolgahan Gülyiyen, rahmetli Zeki Gülyiyen ustamızın efelerin diyarı olan Aydın-Kuşadası’nda Otel İmbat’ta çalıştığı sırada dünyaya gelmiştir.

Liseyi yüksek derece ile bitirdikten sonra üniversite dönemini şöyle anlatıyor. “O dönemde sadece 2 adet Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü vardı. İkisi de yeni açılmıştı. Birisi İstanbul özel Yeditepe Üniversitesi bünyesinde, diğeri de Aydın Adnan Menderes Üniversitesiydi. Ben Bolu’da okumayı adı meşhurda olsa hiç düşünmedim, çünkü o dönemde özentiden mi olsa gerek, bilemiyorum 'Gastronomi' adı cazip gelmekteydi. Hâlbuki 'Mutfak sanatları' demeliyiz.

Özel üniversiteye gücümüz yetmeyeceğinden Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Didim Meslek Yüksekokulunu ilk tercihim olarak yazdım. Ve doğduğum yerde okumak benim tercihimmiş gibi gözüküyor olsa da aslında kaderimdi.”

Burada bir dönem İngilizce hazırlık toplam 3 yıl öğrenim görmüş. Lisede olduğu gibi, üniversitenin aşçılık takımına seçilerek burada da başarı ile üniversitesini yurt içinde katıldığı uluslararası yarışmalarda temsil etmiş.

Bu dönemlerde katıldığı yarışmalardan aldığı ödüllerin yanı sıra, 2007 yılında Hürriyet'inde haberinde yer alarak Türk Milli takım kaptanı seçildiği duyurulmuş. Ancak bu görevde asla bulunamamış. Bunun nedenini babasına sorduğunda şu cevabı almış "Onlara adamcılık yaptıkları için çok büyük tepki verdim" diye açıklamış Rahmetli Rehber Şefimiz Zeki Gülyiyen.

2007-2009 yılları içinde üniversitenin anlaşmalı bulunduğu Caprice Palace Thermal Hotel’de diğer öğrenciler gibi hem çalışmış hem de okula bağlı eğitimlere katılmış.

Adnan Menderes Üniversitesi’nin Turizm Otel işletmeciliği bölümü-Seyahat İşletmeciliği Bölümü, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümünden oluşan Didim Meslek Yüksekokulu’nun Genel Okul birinciliğini kazanmış ve yüksek başarılı öğrenci ödülüne layık görülmüş. Bu dönemde kaybettiği babasının acısı ve girmek zorunda kaldığı sınavları üst üste gelmiş. Tüm bunlara rağmen sınavlarını en iyi şekilde vermiş. Tören sırasında birincilik ödülünü almak için kürsüye çıkarken babası Zeki Gülyiyen'in kendisini dünya gözü ile görememiş olması her zaman içinde buruk bir acı olarak kalmış. 

En başarılı öğrencilerin katıldığı Erasmus projesi kapsamında Yunanistan’a Magic Life işletmesine gönderilmiş. Burada da Yunanlı şefler ile çalışmış ve ülke mutfağını diğer arkadaşlarıyla beraber başarılı bir şekilde tanıtmış.


Özellikle bu dönemde oradaki gözlemleri, analizleri ve bazı konulardaki fikirlerini yazarak sektör ile paylaştıktan sonra yaşadıkları, maruz kaldığı bazı sorunlar gelecekte yapılması gereken projeler için kendisine hedefler belirlemede büyük katkı sağlamış. Bu dönemde mesleksel açıdan yazdığı makalelerde büyük beğeni ve takdir toplamıştır.


Yurda döndüğünde babasından kalmış olan işlerle ilgili önemli kararlar vermesi gerekmiş. Bu kararları tek başına veremediğinden babasının ortakları ile yaşadığı zorlu-sıkıntılı bir süreçten ve dönemden geçmiş.

Başta "piyasadan silinirsin" tehditlerinin yanı sıra diğer birtakım tehditlerin de gölgesinde istediği gibi bir iş bulamamış. Hep bir şekilde dışlanmış veya idealleri için önüne sürekli engeller çıkartılmış.

İşte bu dönemde yine babasının yakın dava arkadaşlarından olan bir ustanın vesilesi ile, Ankara Esenboğa Havalimanında Tav Holding’e bağlı BTA firmasında, North Shield restoranda işe başlamış.  Buraya da işletmeyi temsil edenlerce ve babasının yakın dava arkadaşları tarafından, firmalar adına verilen, yurt dışı operasyonlarına göndermekle ilgili vaatler "yüzde yüz oldu" denmesine rağmen hiç bir zaman oyalamaktan daha öteye gitmemiş. Bunu Tolgahan Gülyiyen'in anlaması ise uzun sürmemiş.

Babasının da arzusunu ve hedeflerini ondan aldığı bu bayrağın sorumluluğunun çok iyi farkında olarak çalışmış. Ancak bunu dillendirmeyi ve açıklamayı bırakmış, babasını ve ideallerini unutmuş gibi görünmüş.

Bu dönemi kendisi şöyle anlatmakta…

” Öğretmenim, şefim, babam rahmetli Zeki Gülyiyen ustam, 'Oğlum okulu bitir işlerin başına geç ben köye gidip prefabrik bir ev yaptırıp orada yaşayacağım, işlerle sen ilgileneceksin.' demişti. Bu arzusunu da sadece bana değil etrafına da söylemiştir. Hatta prefabrik ev yapmak istediği tarlayı bile sahiplerinden istemiştir. Onun ölümünden sonra, yurt içinde bana çıkartılan engellemeleri ve diğer bazı durumları göz önüne aldığımda, her şeyden uzak olarak, kendimi babamın istediği gibi yetiştirmek zorundaydım. Ancak bazı şeyleri herkese de dile getiremedim. Amcalarımdan biri de bu durumları çok iyi bilir. Babamın ölümünden sonra her şey çok farklı idi. Farklı şekilde açıklamam gereken durumlar oldu. Her şeyi olduğu gibi kamuoyuna açık şekilde dile getirmeyi çok istedim ancak maruz kaldıklarımdan ötürü birçok şeyi dile getiremedim. Burada daha fazla detaya henüz girmeyeceğim ama çok uzun detaylı yaşanmışlıklar, tecrübeler tabi ki çok ama çok zorlu dönemlerdi.

Bana yaşatılan tüm o zorlu süreçler ve benim gibilere yapılanlardan çıkarttığım dersler, babamın durumundan aldığım ibret, beni farklı bir yapıya büründürdü. Örneğin, bir konudaki projem eğer mesleksel anlamda çok önemli şeyleri içermekte ise, bunun gerçek içeriğini bir tek ben biliyorum. Bu içeriği farklı şekillerde şifreliyorum ve vasiyetim olarak güvendiğim kişilerin ulaşabileceği şekilde oluşturuyorum. Ve çalışmalarım ile ilgili zamanı gelene kadar, bekliyorum. Tıpkı bir yemeğin pişirilmesi gibi. Eğer zamanı gelmeden bir sosu bağlamaya çalışırsanız başarısız olursunuz. Tıpkı zamanını geçirdiğinizde de bu sosu veya yemeği yakacağınız gibi... İşte o yüzden bizim meslekte her zaman planlama, programlama ve zamanlama çok önemlidir. Hayatımdaki tüm zorlu süreçler, mesleğimi icra ettiğim yerlerdeki yüksek disiplin ve yoğunluk bende kendime özgü bir karakter geliştirdi. Bu tür adımları atma ve farklı önlemler alma zorunluluğu oluşturdu. Ve bazı konularda başkalarında olmayan meziyetleri edinmemi sağladı diyebilirim.

20'li yaşlarımdan beri yaşadığım tüm zorlukların neticesinde, benim için tek çıkış yolu dediğim gibi yurt dışı idi.  O dönemde çalıştığım firma ve babamın bazı arkadaşları, beni yurt dışı operasyonlarının olduğu bölgelere gönderme vaadinde bulunmuşlardı ancak bunun oyalamadan ileriye gitmediğini fark ettiğimde onlara sadece bir istifa mektubu yazmıştım.”

Tüm bu zorlu süreçlerden sonra, Tolgahan Gülyiyen; yurt dışında iş aramaya başlamış.   
BTA'dan ayrıldıktan sonra bir süre yurt içinde iş aramış. Daha sonra çok değerli bir ustasının vesilesi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne çalışma izni çıkartılarak çalışmaya gitmiş. Lakin burada daha 1 haftası dolmuş dolmamışken. Amerika’ya yaptığı başvurunun kabul edildiği haberi gelmiş. Bunun üzerine işten affını isteyerek ayrılmış. Bu dönemi ise kendisi şöyle anlatıyor.

“Kıbrıs her ne kadar Türk Cumhuriyeti de olsa kendi kuralları var. İşi bırakmak istediğimde; bana, benim için kolay kolay çalışma izninin alınmamış olduğu söylendi. Yani benim için aldıkları izni almak aynı dili de konuşuyor olsak oranın kuralları çerçevesinde kolay bir iş değilmiş. Hatta bu yüzden vardiyayı beğenmediysem düzenleme vb. gibi konularda kolaylık gibi tekliflerde yapıldı. Ama orda çalışan ustalarda hatırlar ki şöyle demiştim. 'Değerli ustalarım hepinize teşekkür ediyorum ancak bu fırsatı bugün değerlendirmez isem istikbalde bugünü hep hatırlarım. Ve bu teklifi değerlendirmediğim için kendimi suçlarım. İşte o yüzden beni anladığınızı umuyorum.' Hepsi bu konuda bana hak vermiş ve haklısın diyerek saygı duymuşlardı. Sağ olsunlar, var olsunlar."

Sayın Tolgahan Gülyiyen, daha önceden babasının da sağlığında üniversite okuduğu dönemde 2008 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde stajyer olarak Marriott Otel için çalışmış.

Kıbrıs’tan sonra, 2010 yılında Amerika'da Hilton Otelinde çalışmaya başlamış. Babasının gurur duyacağı şekilde ondan kalan manevi mirası ve ondan aldığı bayrağı layığı ile taşımış. Bu ağır sorumluluğun bilincinde olarak azim ve kararlılıkla çalışmış.

Türk mutfağını yıllarca yurt dışında başarılı bir şekilde her milletten insana tanıtmış ve temsil etmiş. Bu konuda çok uzun yıllar boyunca her milletten insana Türk mutfağını sevdirmiş, eğitim vermiş ve yabancı Türk mutfağı ustaları yetiştirmiş. Yine babası gibi mutfak kurulumları yapmış, restoranlar için projeler çizmiş, hatta bizzat mutfak ünitelerinin montajını yapmak sureti ile çizdiği projelerinde içinde bulunarak, menüler hazırlayıp Türk mutfağı ile ilgili meslek eğitimleri vermiş. 

Tüm bu yüksek gayretli olarak edindiği iş tecrübelerinin yanında yaptığı mesleksel analizler ve gözlemler okuyanların birçoğu tarafından paha biçilemez olarak nitelendiriliyor.

Washington D.C. bölgesinde bulunan Mengenli Aydın Yılmaz ustanın ’da yolunun geçtiği ve 40 yılın üzerinde bir zamandır Amerika’da Türk mutfağını tanıtan Kazan Restoran’da çalışmış. Ülke mutfağımız için burada da çalışmalarda bulunmuş, Türkiye'den gelen birçok önemli kişiye yemekler hazırlamış. Amerikalı senatörlere, Amerikalı bakanlara ve bazı Amerikalı devlet kurumları başkanlarına bizzat yemekler pişirmiş.

Ferran Adria’nın 3 yıl yardımcı şefliğini yapmış olan ve yine onun tarafından kovularak Amerika’nın yolunu tutmuş olarak Washington D.C'de çok başarılı işlere imza atmış İspanyol şef Jose Andres’in Thinkfoodgroup’unda mutfak yöneticisi olarak çalışan ilk Türk şefi olmuş. 2015 yılından itibaren çalışmaya başladığı Zaytinya'da yaptığı başarılı Türk yemekleri ile farkını hemen belli etmiş ve çok kısa bir süre içinde kendisine mutfak yöneticiliği teklif edilmiş. Zaytinya’da herkesin Türk yemekleri hakkında danıştığı bir kişi olma konumuna ise çok kısa sürede gelmiş ve bizzat Jose Andres ile tanıştırılmış. Burada çalıştığı dönemde birçok ünlü yıldız isimlere, eski first lady Bayan Obama ve üst düzey kişilere de yemekler pişirerek bazı etkinliklere katılmış.

Kendisini asla yozlaştırmadan, kendi kültürünü ve babası gibi değerli ustalarını bilerek hep geliştirmenin, gelişmenin fırsatını bulma peşinde koşmuş idealist bir anlayışı olan Sayın Tolgahan GÜLYİYEN, Thinkfoodgroup’dan kendi isteği ve talebi üzerine 2 michelin yıldızı bulunan Minibar by Jose Andres’de çalışmış. Her fırsat bulduğunda ve izinli günlerinde buraya gitmiş. Burada yapılanları öğrenmiş, gözlemleyerek fikir edinmiş ve notlar almış.

Michael Costa’nın daveti üzerine, Minibar’da davetli misafir olarak katıldığı yemek, bu tarz restoranları anlamak için gözlem ve analizler yapabilmek adına, kendisine bir de misafir açısından durumu kavrayabilme kabiliyeti sunduğunu ifade ediyor. Bu jest için Micheal’a müteşekkir olduğunu söylüyor.


Sayın Tolgahan Gülyiyen, başarıyla her alanda Türk Mutfağını her milletten insanlara çok uzun yıllardır yurt dışında tanıtmaktadır.

Türk mutfağı adına tüm bu çalışmaları ve projeleri oluştururken, uygularken de özellikle yabancı işletmelerde, yabancı şefler ile, her milletten her insan ile birebir yakın bir şekilde çalışarak projelerine çalışma arkadaşlarıyla beraber yön vermektedir.


Sayın Tolgahan Gülyiyen, 15 yaşında iken edindiği prensip ve hedefleri doğrultusunda tamamen kendi kararları ile, kendisinin yön verdiği kariyerine azim ve kararlılık ile dün olduğu gibi bu günde "ben sadece bir aşçıyım" diyerek devam etmekte...

Kendisi, Efsane Usta Aydın YILMAZ’ın ve babası Efsane Rehber Ustamız Zeki GÜLYİYEN’in yüksek ideallerini daha da ileriye götürmek; "benim onlardan aldığım bayrağın, bana yüklemiş olduğu tarihi bir sorumluluğun gereğidir" demektedir. Bu bayrağı taşımak isteyen, bunun bir sorumluluk olduğu bilincinde olan ve katkı sağlamak isteyen herkesi, her meslek grubunu Türk mutfağı için dayanışmaya ve bu bayrağı taşımaya çağırmaktadır.

Çok uzun yıllar önce sektörümüzdeki herkesin çok iyi bildiği gibi; Türk mutfağını bir dava haline getirmiş olan Zeki Gülyiyen gibi; Sayın Tolgahan Gülyiyen de herkesi bu davayı kendi davaları edinmeye davet etmektedir.

Ayrıca Liderimiz Sayın Tolgahan Gülyiyen, bu bayrağı gelecek nesillere de bırakmak için, Dünya'da yüksek donanımlı, nitelikli, bilinçli, genç nesillerin yetişmesine vesile olabilmek adına, dün olduğu gibi bugün de azim ve kararlılık ile çalışmaktadır. Ve bu konularda birtakım zihniyetlerin bazı şeyleri anlayabileceklerini ümit ederek şunları söylemektedir. 

"10 yıl önce olduğu gibi benim ve benim gibi düşünen bizlerin; Türk Mutfağı adına, çalışmalar yapmamıza, proje ve fikirler üretmemize, engel olmak isteyenler, yine bugün ve istikbalde de olursa çok iyi bilinsin isterim ki, asla engel olamayacaklardır. Bugün 10 yıl önceden farklı olarak biz çok daha başka ufuklara bakıyoruz. Bu ufuklara bakmalarını dün bizlere zorluk çıkaranlara da öneriyoruz. Herkes şapkasını önüne alıp düşünmelidir. Türk mutfağı için birlik olmak vaktinin geldiğini ve zamanın yaklaştığını düşünüyoruz.

Ellerinde birçok fırsat ve yetki olduğunu iddia edenlerin gösterişten ileri gidemedikleri, etkinliklerde kendi adlarını ön plana çıkarıp, süslü bir şekilde abartı ile gezerek sadece süslü laflar üreterek; iş tecrübeleri dahi olmayanlara sırf kendi adamları diye belge ve metal parçaları vermek dışında Türk Mutfağına elle tutulur hiç bir değer katamadıkları aşikardır, malumdur. Biz ise kendi başımıza nitelikli ve donanımlı bir kurum olarak farkımızı vizyonlarımız ile, misyonlarımız ile, stratejilerimiz ile ve bunları edindiğimiz yurt içi-yurt dışı mesleki iş tecrübelerimizden gelen yüksek derecedeki analizlerimiz ile her alanda göstermekteyiz.

Tüm bunları okumadan da farkımızı anlamak isteyenler, bizzat benim 10 yıl önce yazmış olduğum yazı ve makalelerimdeki mesleksel öngörülerime, hedeflerime bakarak görebilirler. Ve tüm bunlara bakanların bugün göreceği tek şey şu olacaktır: 2020 yılı için hedeflerimiz, vizyonlarımız tamimiyle başarılı bir şekilde hayata geçmiştir. Tüm bu projeleri gerçekleştirmiş olmamızdaki azim, çalışma gayretimiz, hiçbir engel tanımayan mutfak aşkımızı, ileri görüşlü duruşumuzla da birleştirmiş bulunuyoruz. Bunu bugün okuyan herkes çok rahat bir şekilde kolaylıkla anlayabilir. Bu bizim gelecekte planladığımız projelerimizin, stratejilerimizin ve yapacaklarımızın da teminatıdır. Elbette bunları hiçbir çıkar gütmeden, cebimizi ve kendi benliğimizi asla düşünmeden yapmaktayız. Çünkü ben ve benim gibi arkadaşlarımız yani BİZ, sevmiş olduğumuz her şey gibi mesleğimizi de karşılıksız seviyoruz. 

Ancak ellerinde imkânları olanların vizyonları sadece bizim gibi okumuş, kendini yetiştirmiş, donanımlı, nitelikli, her alanda araştıran, düşünen, sorgulayan faydalı insanları, Türk mutfağı için çalıştırmamak, hatta onları engellemek üzerine kurulu olduğu için, onlar bizim söylediklerimizi asla anlamak istemeyebilirler. Hatta yazdıklarımızı dahi okumadan sadece ahkâm kesebilir bir konumda yer almaya dün olduğu gibi bugünde devam etmeleri yüksek bir ihtimal dâhilindedir. Ancak biz onlara da el uzatarak Türk Mutfağı için Rahmetli Babam Zeki Gülyiyen'inde yıllardır olan "birlik olunması" çağrımızı her zaman yineliyoruz. Yine Rahmetli Aydın Yılmaz ustamızın da her zaman dediği gibi benimde 20 yaşımdan beri dediğim gibi tüm aşçılar birlik olmalıdır, bir olmalıdır ve diri olmalıdır.

Tüm bunların yanı sıra, bugün biz çok kısıtlı imkânlarda bile limitleri zorlayarak bu günlere gelmiş tam bağımsız güçlü bir kurum olmuş olmanın gururunu yaşıyoruz. Hiç kimseden bir beklentimiz yoktur. Biz asla sponsorda kabul etmiyoruz. Bizlere reklam talebiyle gelebileceklere de kesinlikle kapalıyız. Uzun yıllardır olduğu gibi tamamen tarafsız ve hiç kimseye bağlı olmadan hareket edeceğiz. Amacımız kesinlikle gelir sağlamak ve kişisel çıkarlar asla değildir. Tek amacımız mutfak sanatları alanında, Türk mutfağına tüm Dünya insanları için dün olduğu gibi istikbalde de faydalı olabilmektir.

Uzun yıllar önce olduğu gibi, bugün ve gelecekte de her zaman her alandaki bariz farkımızı ortaya koymaya devam edeceğiz. Bu konudaki en belirgin parolamız ise: FARKIMIZ SADELİĞİMİZDİR olacaktır."

 

TÜRK MUTFAĞI DİRİLİŞ HAREKETİtmdh_logo.png

logologo3wtca1logo tolgahanzg logo