NE YANİ! TÜRK MUTFAĞININ LİYAKAT NİŞANINI ONLARA MI VERSEYDİK! - Türk Mutfağı Hareketi

duyuru_wtca.jpg

NE YANİ! TÜRK MUTFAĞININ LİYAKAT NİŞANINI ONLARA MI VERSEYDİK!

NE YANİ! TÜRK MUTFAĞININ LİYAKAT NİŞANINI ÇIKARLARI İÇİN HER KILIĞA GİREBİLEN GÖSTERİŞ MERAKLISI LİYAKATSİZLERE MI VERECEKTİK!

tolgahangulyiyen1453-1923.png

7-15 Ocak Türk Mutfağının Efsane Şeflerini andığımız tarihler içerisinde bu yazıyı yayımlamanın doğru ve uygun olmayacağını düşündüğüm için; 10 Ocak 2022 tarihinde kaleme aldığım bu yazının anma haftasından sonra yayımlanmasını arkadaşlarımdan rica ettim. İsterdik ki birçoğu ifade etmek istediklerini kapalı kapılar ardında değil de herkese açık şekilde yazı yazdıkları yerlerde ifade edebilmiş olsaydı. Ama genelde piyasa dedikleri bu aşçılık camiasında olan birçoğunun tarzı ne yazık ki gücü yeten yetene olanların tarzları gibidir. Bu hakikat ise hiç değişmez ve yaşadığım tecrübelerle sabittir. Şu hâlde böyle bir yazıyı kaleme almanın gerekliliği hem aşağıdaki nedenlerden ötürü hem de tahmin edebileceğiniz diğer bazı nedenlerden ötürü ortaya çıkmıştır.

Sokrates Sorar

“Sokrates: -“Bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur?

“Sokrates: - “Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur, yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?

Sokrates: - “Peki bize yine söyler misin, bir gemide yüz yolcu bulunsa, geminin nerde nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir, yoksa o yüz yolcu mu?”

Sokrates: - “Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez . Herkes bildiği yerde konuşmalı. Her iş ehline verilmeli…”

Sokrates: - “Peki o halde, bize yine söyler misin, kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden, sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi? Hem sen de kabul ettin ki, bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur.”

Sokrates, öğrencisi Platon tarafından yazılan diyaloglarda geçen bir karaktere genel anlamı itibariyle farklı kaynaklarda da aynı olan ve yukarıda alıntılamış olduğum bazı soruları soruyordu. Sokrates’ten alıntı yaptığım soruların cevaplarının yazımın sonunda yer aldığının bilgisini de verdikten sonra direk konuya giriyorum;

Ne yani! Türk mutfağının liyakat nişanını medyatik olmak için saçma sapan hareketleri olan, her türlü iş birliğini ve saçmalıkları çıkarları için yapanlara mı verecektik!

Reklamın iyisi nedir, reklamın kötüsü nedir ve hangi sektörde reklamın kötüsü saygınlığınızı bitirir veya işe yaramaz? Diye bizim sektörde bulunanların kaçı düşünüyor! Cevap: Neredeyse hiçbiri düşünmüyor. Neredeyse hepsi ‘medyatik olayımda nasıl olursa olsun’ anlayışında…

Şu hâlde: Ne yani! Bilinçsiz şekilde danışıklı olarak medyatik olma amacıyla yapılan reklam saçmalıkları, iş birlikleri neye, nelere neden olur bunları hiç düşünmeden saygınlığımıza zarar veren ve dünyevi menfaatleri için her yolu mübah görenlere mi Türk mutfağının liyakat nişanını verecektik!

Ne yani! Saçma sapan hareketleriyle Türk mutfağını temsil ettiği zannedilen ama gerçek anlamda saygınlığımızı zedeleyen, dünya genelindeki milletler tarafından ise hallerine bakılıp esasen gülünç şekilde karşılanıp dalga geçilen hatta ‘palyaço’ bile denilen medyatik ama liyakatsiz olan cahillere mi liyakatli diyecektik!

Alanlarında ehliyetsiz olan, bilgisi olmamasına rağmen fikri olan, araştırmayan, okumayan ve aklı başında olan dünya insanlarının sosyal medyada hallerine baktıkları zaman kendileriyle ilgili ne dedikleri, ne düşündükleri hakkında esasen en ufak bilgileri bile olmayan fakat yüzlerine gülündüğünde ya da takipçi artırdıklarında kendilerinin beğenildiğini zanneden birileri gibi içimizden türemiş olarak saygınlığımızı zedeleyen birtakım popüler medyatik ama gereksiz kişilerin mi Türk mutfağının tanıtımına sözde katkı sağladıklarını onaylayacaktık!

Ne yani! Türk mutfağını sözde temsil ettikleri zannedilerek böyleleriyle liste yapanların saçmalıklarla ve zırvalarla dolu listelerindeki liyakatsizlere mi itibar edecektik!

Reklamın iyisi kötüsü olmaz anlayışıyla bilinçsiz şekilde hareket ederek rezaletleriyle sükse yapanları mı alkışlayacaktık!

Saygınlığımıza zarar verip Türk milletinin mutfak kültürüne bile yakışmayanlara mı alkış tutacaktık! Utanmaları gerekenleri neden alkışlayacaktık? Dünya üzerinde çoğunluk olan ama çoğunluk olduğu kadar da alkış tuttuklarıyla ilgili olarak bilinçsiz ve eğitimsiz olan insan topluluklarının saygınlığımıza zarar verenlere meyil ederek alkış tuttukları için mi aslında utanmaları gerekenleri bizler de alkışlayacaktık!

Ne yani! Türk yemek kitabı adı altında Edirne’den Hakkari’ye kadar ayranımız ve dönerimiz dahil yöresel yemeklerimizin tariflerinde yoğurdumuzu “Yunan Yoğurdu” olarak yazıp tanıtanların farklı dillere çevirdiği kitap ile birlikte bu kitabı dünyaya sunanları mı onaylayıp; bunlara alkış tutanlara mı liyakatli diyecektik!

Ne yani! Kendi deyimleriyle piyasadan adam silenlere, başkalarının haklarına girerek bir yerlere gelmiş olanlara, emek hırsızlığı yapmış olmalarına rağmen çoğunluğunuzun sözde başarılı sandıklarına mı Türk Mutfağının Liyakat Nişanını verecektik!

Yoksa hiç olmayan okullardan, üniversitelerden mezun oldukları yalanını ulusal basın aracılığıyla bile insanlara duyurup; sonra üniversitelerde nasıl başarılı olunur konusunda hiç utanmadan ahkam kesenlere ya da bunlara çanak tutanlara mı liyakatli diyecektik!

Ya da birilerinin elini eteğini öperek bir yerlere getirilen birçokları gibi; araştırma yapmak nedir bilmeyen, yapılmış araştırma çalışmalarını kasıtlı olarak görmezden gelir şekilde kaynak vermekten bile imtina ederek sadece kendilerine yontmaya çalıştıkları kopyala-yapıştır marifetiyle -mış gibi oluşturulmuş sözde çalışmalarla türemiş olan, ancak mevzu bahis Türk mutfağının en önemli konuları olduğunda yıllardır gıklarını dahi çıkartamayan ve tüm bunlara rağmen esas en önemli işleri sadece oturdukları yerlerde başlarını sallayıp maaşlarını almak olan bazı sözde akademisyen-şef bozuntularına mı Türk Mutfağının Liyakat Nişanını verecektik! Hem onların kendilerine aşçı-şef dedirtebilmek için iş tecrübeleri sözde stajları dahil toplam kaç aymış ki, bir de bunlara sözde aşçı-şef diyecektik. Bazı şeyler gibi böylesi usta aşçı-şef unvanları da oturdukları yerden yemek tarifleri vererek sadece öğrencilerden pişirmelerini beklemekle asla kazanılmaz. Elbette bu konuyu iyi bilenlerinde tahmin edebileceği gibi; bu meseleler üzerine daha uzun yazılar yazarak örneklendirmiş şekilde bilgi vermekte pek tabi mümkündür. Her anlamda durumlar aşikâr iken; şu hâlde böylelerine mı liyakatli diyecektik!

Dünya genelinde mutfak sanatları ile saygınlığı olan hangi ülkede, hangi milletler tarafından böylelerine gerçekten itibar ediliyor da bizden de böylelerine itibar etmemizi bekleyeceklermiş. Varsa öyle bir beklentisi olanlar aralarında cılız şekilde dedikodu yapmak yerine karşımıza çıkıp haber yaptırdıkları yerlerde konuşsunlar veya yazı yazsınlar da cümle alem de bunları bir kez daha bilsin, görsün ve anlasın.

Biz TMDH ve WTCA olarak mutfak sanatları alanında dünya genelinde her nerede olurlarsa olsunlar saygınlığımızı zedeleyenlere itibar edenlerden beriyiz, uzağız. Öylelerinden hep beriydik ve hep uzak olacağız.

Ulusal mutfak kültürümüzün saygınlığını zedeleyenlerle birlikte onlara her fırsatta prim yaptırtan ama para kazanmak uğruna her şeyi yapabilen ve konuştukları zaman da ilgili alanlarda eğitimsiz, ehliyetsiz oldukları aşikâr olan liyakatsizlere mi meyil edecektik! Yine onların o saçma sapan listelerinde olan gereksiz medyatiklere mi Türk Mutfağının Liyakat Nişanını verecektik! Asla!...

Eğer böyle yapsaydık elbette başta beni el üstünde tutarlardı. Ama o zaman da onlardan hiçbir farkımız olmazdı. O yüzden Türk mutfağının Liyakat Madalyası dünya genelinde sadece onu gerçekten hak edenlere, hak etmiş olanlara verilir. Bunları da A’dan Z’ye her kesimden herkesin böyle bilmesinde yüksek fayda vardır diye düşünüyorum.

Ek olarak karşımızda halen öğrenci konumunda bulunanlara ve bir türlü kendilerini geliştirememiş olmalarına rağmen kendilerini alim sanan bazı cahillere ders niteliğinde olan güzel bir yazıdan da alıntı yaparak bahsetmek istiyorum. Yazımın başında bahsetmiş olduğum Sokrates’in düşünceleriyle ilgili olan soruların yer aldığı o bölümün tamamını da son olarak burada birtakım çevrelere atfen paylaşmak istiyorum. (Her ne kadar yazıyı atfettiğim kitle içerisinde onların birçoğunun okumakla pek işleri olmasa da eminim okuyacak olan insanlar faydalanacaklardır.)

BİLGE OLMAK MI DAHA ZORDUR YOKSA CAHİL OLMAK MI?

– Öğrenci Sokrates’e sorar: “Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir? Mesela yüz kişinin oy kullandığı bir yerde, elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur, yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı? Hem çok mümkündür ki, daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu hâlde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz.”

Bunun üzerine Sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o öğrenciye önce sorar:

“Sokrates: - “Bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur?

“Öğrenci: - “Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur. Bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.

“Sokrates: - “Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur, yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?

“Öğrenci: - “Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.”

Sokrates: - “Peki bize yine söyler misin, bir gemide yüz yolcu bulunsa, geminin nerde nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir, yoksa o yüz yolcu mu?”

Öğrenci: - “Eğer yolcular içinde Denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır.”

Sokrates: - “Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez . Herkes bildiği yerde konuşmalı. Her iş ehline verilmeli…”

Öğrenci: - “Pek tabi olması gereken budur.”

Sokrates: - “Peki o halde, bize yine söyler misin, kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden, sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi? Hem sen de kabul ettin ki, bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur.”

Saygılarımla

Tolgahan Gülyiyen

seal_of_wtca.pnglogo-tolgahan.jpg

KONUYLA İLGİLİ OLABİLECEK OLAN BAĞLANTILAR

SEKTÖRÜMÜZDEKİ ZÜBÜKLER VE ZÜBÜKLERİN ŞEBEKELERİ

TÜRK MUTFAĞI LİYAKAT NİŞANI

TÜRK MUTFAĞI LİYAKAT NİŞANI TEVCİH TÖRENİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

 

 

 

logologo3wtca1logo tolgahanzg logo