ASLINDA BEN ORDİNARYÜS PROFESÖR DOKTORUM
2,25 lira olan 200 gr. tam buğday ekmeği daha etiket fiyatı değiştirilmeden kasada zamlı fiyatıyla görülmemiş bir hızla 4,75 lira oluverdi. Bu kadar hızlı evrim geçirebilen fiyatlarla ilgili olarak tarihe tanıklık ettiğim söylendi. Tarihe tanıklık etmemizi sağlayan tüm dâhilere teşekkür ediyorum. Herhalde aynı hızda mevcut maaşların da evrim geçirmesini bekleyenler vardır. Elbette öyle sanıyorum ki şahit olduğum fiyatlar göz önüne alındığında bu beklenti tüm insanlarımızın hakkıdır. Hayata ve yaşam koşullarına dair sıkıntılar içinde bulunan tüm insanlarımızın bütün olumlu beklentilerinin en kısa sürede gerçekleşmesini de tüm samimiyetimle diliyorum.
Size Harvardlı ve Oxfordlu olarak ayrı ayrı finans, sosyoloji ve siyasal bilgiler profesörü olduğumu söylememiştim dimi…
-Hayır söylememiştim.
Peki neden söylememiştin mi diyor sanki bazıları…
Çünkü bazı akademisyenlere bakıyordum ve o kadar hızlı şekilde yükselenlerin ya da Prof. olabilenlerin yanında biz kimiz ki diye düşünmekle meşguldüm.
Çünkü bazı üniversite ya da fakülte oldukları belirtilen yerlerde ders verdikleri söylenen kişilerin durumlarına bakıyordum ve onların yanında bizim Harvardlı veya Oxfordlu olmamızın ya da oralardan Prof. unvanı almamızın mevcut durum karşısında bir geçerliliğinin asla olmadığını da düşünüyordum.
Çünkü konuştukları zaman iki kelimeyi bile doğru düzgün yan yana getiremeyen ama her anlamda üstün zekalı oldukları çok belli olanlar gibi; acaba bizim gibiler hemen kısa yoldan uzman olarak, kısa yoldan Prof. unvanı alarak hızlı bir şekilde bazı yerlere kapak atmayı nasıl-neden henüz başaramadı diye düşünmekle de meşguldüm. Düşünecek ne kadar da çok şey varmış.
Şimdi bizim gibi çizgileri bulunan düşünürler bu hızlı koşan dâhilerin yanında ne olabilir ki? Bizim gibi olanlara o dâhilerin yanında getir götür işi yaptırtırlar… Çünkü onlar hızlı şekilde evrim geçirebilen dâhiler... Bu hızlı yükseltilen veya evrim geçirtilen üstün zekalı dâhilerin yanında bizim gibilerin eğitimi nedir ki unvanı ne anlam ifade etsin… Bu kadar hızlı yükseltilip evrim geçirmeleri sağlanan dâhilerimiz varken insan bunların yanında kendinden bahsetmeye bile utanır. Utanmalı! Acaba?... Bu konuyu da etraflıca düşünmeli insan.
Size söylememiştim ama artık bunu söylemeye karar verdim. Aslında ben Sosyoloji, Finans ve Siyasal Bilimler Profesörüyüm. Sen aşçısın diyenler olabilir. Haklılar çünkü ben aşçılık mesleğinden yetiştim. Aşçılık mesleği bana finans, sosyoloji ve siyasal bilgiler eğitimi sağladı. Bundan sonra Ordinaryüs Prof. Dr. Tolgahan Gülyiyen’de diyebilirsiniz. Ama şu da var ki her zaman ismimle hitap edilmesini her yerde yeğlemişimdir.
Artık Ordinaryüs Profesör Doktor olduğumu öğrendiğinize göre;
Bu hiç olmayan okullardan bile alabildikleri diplomalarının var olduğu söyleyerek o diplomaları-belgeleri dahi görmeden ünlü, meşhur uzman yaptıkları isimler gibi; sizce bazı gazetecilerde diplomalarımı görmeden beni ünlü, meşhur ve uzman yaparlar mı? Tanınmış o sözde gazetecilerin yazılarına-haberlerine acaba diplomalarım, doktora ve yüksek lisans belgelerim olsa bile çalışmalarımın konusu kaynak belirtilerek geçer mı?
Hayali okul ismi söylenerek aslında diploması bile olmayan eğitimsiz sözde uzmanları hayali okul adı kullanarak haber yapıp televizyonlara çıkartıp meşhur ediyorlar seni niye yapmayacaklar mı diyorsunuz. Eğer öyle diyorsanız çok az düşünüyorsunuz ve gerçek dünyanın ne olduğu hakkında hiçbir fikriniz yok demektir. Beklentileri karşılanan haberciler, gazeteciler veya onların patronları aslında herkesin haberini de reklamını da her yerde yapar. Bu konu dünyanın birçok yerinde aslında tamamen duygusallıkla yani o duygusallığın asıl anlamı olan maddiyatla ilgilidir.
Bazı konularda bilirkişi olduklarını söyleyenler bilirkişisi oldukları konuları çözememelerine rağmen ortalıkta yetkili şekilde kasıntı unvanlarla dolaşabiliyor. Hatta o televizyon senin bu televizyon benim sırayla o kanaldan bu kanala gezip duruyorlarmış. Elbette konu hakkında bilgisi olmayan ama fikirleri olan kesimler de ne yazık ki bunları alkışlıyor.
Alkışlanmayı hak etmeyen liyakatsizlere alkış tutarak onlara hiçbir zaman hak etmedikleri övgüleri düzmedim. Sizin meşhur olarak uzman sandığınız kişilere ve onları oralara getirenlere eğer hak etmedikleri şekilde alkış tutsaydım ya da eğer bazılarına yine asla hak etmedikleri şekilde methiyeler düzmek suretiyle onları gizli veya açıktan övüp bunların umdukları şahsi menfaat beklentilerini de karşılasaydım; şu anda herkesin her gün gazete veya televizyonlar da görebileceği yerlerde aşçılık mesleğimle bile olsa çoktan ön plana çıkartılmış olanlardan biri, hatta en önde çıkartılanı olurdum. Çünkü ne de olsa ben 19 yaşında milli takım kaptanı seçildiği hürriyet gazetesinden duyurulan ve bitirdiği okulu üstün başarılı olarak birincilikle bitirmiş olan Tolgahan'ım.
Eğer karşı olduğum konulara Zeki Gülyiyen şefim gibi karşı olmasaydım, mesleğimizle ilgili israftan ileri gitmeyen ve bize Türk mutfağı olarak birilerinin gösterişlerinden başka hiçbir fayda sağlamayan etkinliklerde ve o etkinlikleri yapanların arasında bulunarak oradan oraya kendime her türlü şahsi menfaatler sağlamak suretiyle malum güruhlar gibi koşturuyor olurdum. Bunlar iyi reklam ve şahsi menfaatlerle birlikte maddi kazanç sağlamaz mıydı... Tüm bunlar elbette malum güruhlara sağladığı gibi bana da menfaatler sağlardı. Ama işte o zaman Türk mutfak kültürüne ve mutfak sanatları mesleğimize zarar verecek olan bir taşı da ben atmış olurdum. İşte bu yüzden ben Tolgahan Gülyiyen olarak haklı davamızla ilgili baskı ve tehditlere maruz kaldığım o ilk günden beri, yani 26 Ağustos 2009’dan beri Türk mutfak sanatlarına, ulusal mutfak kültürümüze taş atan ve taş ile beraber çamur atmış olarak bize zarar vermiş olan herkesin ya da her şeyin doğrudan karşısındaydım. Karşısında olduklarımı da mertçe söylemekten hiçbir zaman çekinmedim. Mutfak kültürümüze ve mesleğimize her açıdan zarar verdiği aşikâr olan herkesin ve her şeyin karşısında olmaya da tıpkı Zeki Gülyiyen şefimiz gibi ömrüm vefa ettiği müddetçe hep devam edeceğim.
Bu yazıyı ve bu yazı içinde yer alan tüm konularla ilgili düşünceleri kim yazdı diye soranlar ya da düşünenler olabilir. Bunu soracak, düşünecek veya söyleyecek olanlara şunları dersiniz;
Tıpkı diğer yazıları gibi bunu da Sosyoloji-Finans ve Siyasal Bilimler Uzmanı olan Ordinaryüs Profesör Doktor Tolgahan GÜLYİYEN yazdı.
Saygılarımla
Tolgahan Gülyiyen
Not: Sayın Tolgahan Gülyiyen'in sosyal medya hesabından alınmıştır.
KONUYLA İLGİLİ OLABİLECEK OLAN BAĞLANTILAR
(Yazıda yer alan bazı konular ile ilgili olabilecek olan hususlar yukarıda paylaşılan bağlantıda bulunan sayfanın Arşiv bağlantıları bölümünde yer almaktadır.)