TÜRK MUTFAK SANATLARINDA ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ESASTIR - Türk Mutfağı Hareketi

TÜRK MUTFAK SANATLARINDA ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ESASTIR

tolgahangulyiyen1453-1923.png

Mutfak sanatları yerine Yunanca kökenli kelimeleri dillerine dolayıp bu kelime kökünden de anlamsız-saçma kelimeler türetenleri destekleyen bulyoncu bir gurme-tat bilir var. “(Mutfak sanatlarında) Gastronomide milliyetçilik olmaz-Mutfağımız standartlaşarak fakirleşiyor” gibi hezeyanlarını dillendiriyormuş. Aynı şahısla aynı zihniyette olanlar Türk mutfağının standardı olmadığı için gelişemediğini de bir ara iddia ediyorlardı. Hatta bir dönem o kadar saçmalamışlardı ki Türk mutfağının gelişememesinin nedenini hijyene bile dayandırıyorlardı. Her mutfakta gereklilik olan hijyen esaslarını Türk mutfağının gelişememesinin nedeni olarak gösterebilenlerin nasıl bir algı oluşturmaya çalıştığı zaten malumdur. Gerçekçi olmam gerekirse Çin mutfağının dünyada tanınırlığı ve bilinirliği esasen Türk mutfağından çok daha fazladır. Çin mutfağı ve Çin yemekleri dünyanın büyük bir bölümünde hijyensiz ortamlarda üretilen ucuz, düşük standartlı ve düşük profilli olarak bilinir, tanınır. Ancak işin içinde olanlar bilirler ki gerçek Çin yemeğinin kalitesi asla herkesin bildiği şekilde değildir. Öyle Çin yemekleri vardır ki genelin bildiğinin aksine yüksek maliyetlidirler. Ve öyle Çin restoranları vardır ki genel anlayışın aksine yüksek standartlı olarak hizmet verirler. Ama Çinliler ve Çin mutfağı dünya genelinde çok farklı şekilde algılanır. Elbette bunda Çinlilerin büyük bölümünün hijyen kurallarına pek riayet etmemesi ve bunu gösteren görsellerin dünya genelinde insanlara sunulması önemli bir etkendir. Dünya genelinde Çin mutfağının-Çinlilerin adının olumsuz şekilde çıkmasına rağmen birçok konuda Türk mutfağından daha öndeler desek yanlış bir tespit yapmış olmayız. Demek ki bir ülkenin mutfağının gelişip, gelişememesine hijyen asla bahane olarak gösterilemez. Hijyen kuralları tüm mutfaklar için gerekliliktir.

Söz konusu bulyoncu tatbilirin bazı konularda doğru söylediği sözlerde var. Eğer birinin hakkını teslim etmek gerekirse kesinlikle hakkını da teslim etmeliyiz. Bunları söylemekten de asla imtina etmemişizdir. Ancak aradan geçen birkaç yıl içinde bu kişinin bazı konularda kendi söylemleriyle çeliştiği gerçeği ile de karşılaşıyoruz. Tıpkı sektörümüzde sürekli kendi söyledikleriyle çelişen cahillerin olması gibi bir durum zaman zamanda olsa bu kişi içinde geçerli... Bunları arşivlerimizde teyit etmektedir. İş öyle olunca da bu kişinin söylediği sözün haklılığını teslim etsek bile sonra o sözü değiştirerek kendisiyle çeliştiği gerçeği ne yazık ki karşımıza çıkıyor. Bu durumda da bunun haklılığını teslim edecek bile olsak, kendi söylemiyle çeliştiği için gereksiz oluyor.

Bunlar dün başka şeyler söyler yarın başka şekilde kendileriyle çelişirler. Dün söyledikleri bugünlerini tutmaz. Bu yüzden bu kişinin hürriyetteki 30 Ekim 2021 tarihli yazısındaki (“Sık sık söylediğim bir sözdür; “Gastronomide milliyetçilik olmaz”) ifadelerini değerlendireceğim. Çünkü bunu sık sık söylediğini ifade ediyor ve buradan yola çıkarsak bu söylemini kesin bir söylem olarak değiştirmeden bırakacaktır diye düşünüyorum.

Gastronomide yani Mutfak sanatlarında milliyetçilik olur mu olmaz mı? Aslında bu konu çok basit… Bunu anlayabilmek için yurt dışında yabancı mutfaklarda, yabancı şefler ile çalışmanız bile yeterlidir.

Yunanistan’da Yunanlı şeflerde dahil olmak üzere dünya genelinden birçok şefle tanışmış ve çalışmış biri olarak söylüyorum: Mutfak sanatlarındaki milliyetçilik dünya genelinde Türkiye’de hiç olmadığı kadar vardır. Hatta yerine göre dünyada mutfak sanatlarında olan milliyetçilik Türkiye’dekinden çok daha fazladır. Almanların bilinen belli bir mutfak kültürü olmadığı söylense bile adamlar Türk dönerinin isminin bile Almanca olarak yazılmasını istiyor. Yani “Döner” ismine bile tahammül edemeyip menülere ya da tabelalara “Döner” yazılmasını bile yasaklayabiliyorlar ve istemiyorlar. Türkiye’de yabancılara sırf yabancı oldukları için bile olumlu yaklaşanları her yerde bulmak mümkünken; bu durum yurt dışında-Avrupa’da neredeyse hiç yoktur. Bu konularda kendisi ilgili cümlesini veya söylemini yazısında hiç açıklamamış. Daha çok Türkiye’deki yörelerle ilgili konulara değinmeye çalışmış. Ancak dünyadan habersiz şekilde Fransız, İtalyan şeflerin mutfaklarındaki iç yüzlerinden, anlayışlarından bihaber olarak sadece belli bir kesime bakarak yazılmış bir ifade beyan etmiş. Bu anlamda ilgili yazı her açıdan eksik olmuş. Şimdi ilgili tutarsız yazıdaki cümlenin de ne kadar saçma olduğunu ve esas olarak asla doğru olmadığını dünya geneline bakarak ele alacağım. Bu yazımda “Gastronomide milliyetçilik olmaz.” ifadesinin dünya genelinde asla doğru olmadığını da örneklerle izah etmeye çalışacağım. Bu yazımda ilgili ifadeyi çürüterek bu ifadenin sahibinin yazısında da eksik olanı tamam edip hem dünya genelindeki mutfaklarda olan milliyetçilik anlayışına, hem de yabancı şeflerin milliyetçilik anlayışına yüzeyselde olsa yaşanmış tecrübelerimle değineceğim.

Öncelikle bulyoncu sözde tatbilir ile birlikte onun gibi olanları daha önce nasıl nitelemiştim ve halen dahi nasıl nitelemekteyim buna kısaca tekrar değineyim:

Bunlar yurt dışında sadece parasıyla yemek yemesini bilir. Yurt içinde ise yedikleri yemek bedava olursa bunlara baldan tatlı olur. Bunlar yurt dışında tanınmadıkları için yurt içinde gördükleri ilgiliyi gittikleri yerlerde göremezler. Bu yüzden yurt dışındaki şeflerin tavırlarından da rahatsız olurlar ve onları “Yabancı şeflerin burunları çok havada…” diye eleştirirler. Yurt içindeki şefleri de tam tersi “Ne dersem kabul ediyorlar, bir türlü dik duramıyorlar.” diye küçümserler. Bunlar yurt dışındaki gurmeler nasıl olur ondan bile habersizdirler. Belki de haberleri vardır ancak işlerine gelmez. Çünkü yurt dışındaki gurmeler ya da yemek yazarları gittikleri restoranlarda kendilerini gizlemeye çalışırlar. Yazdıkları gazetelerde, dergilerde yüzlerinin tamamını göstermeyen resimler kullanırlar. Bizdekiler ise kendilerini göstermeye çalışan ve sürekli gösteri peşinde koşan bulyoncu bile olabilen sözde gurme-tatbilir olarak tanınan yemek yazarlarıdır. Hangi gurme-tatbilir, hangi yemek yazarı hazır yemek reklamında oynar diye sorduğumda ise şahsıma kızıp sinirleniyorlar. Hem sözde gurme olarak mutfaklarında hazır ürün-bulyon bile kullanmayanların yemeğini eleştirmeye çalışacaksınız hem de gidip bulyon reklamında oynayacaksınız. Sonra size bunu söylediğimde ise kızıp yorumlarınızla çirkinleşeceksiniz. İşinize gelmeyince yazdıklarınızı ve yazdıklarımı silip beni de sosyal medyanızdan engelleyebilirsiniz ama bunu yapmanız bazı hakikatleri asla değiştirmez.

Gastronomide milliyetçilik olmaz diyerek dünyayı bilmeden olan şeyleri yokmuş gibi gösteremezsiniz. Bilmedikleri konularda kesin fikirle konuşarak bu tarz ifadeleri beyan eden cahiller gidip Fransa’da ABD’de bir Fransız’ın mutfağında çalışabilirlerse 1 hafta çalışsınlar bakalım. Hatta Çin’e, Tayland’a ya da Hong Kong’a gidip mutfaklara girsinler, Gastronomide yani mutfak sanatlarında milliyetçilik oluyor mu olmuyor mu hatta nasıl oluyor bir tecrübe ederek öğrensinler… Dünyada mutfak sanatları alanında da milletler ve ülkeler tarafından ne tarz bir milliyetçilik anlayışı uygulanıyor? Eğer yapabilirlerse yabancı mutfaklarda çalışarak öğrensinler.

Bu cahiller Fransız ihtilalini araştırıp okusunlar. Fransız ihtilalinin, Fransız mutfak sanatlarına ne gibi etkileri olmuş bunları da sorgulayıp araştırsınlar… Fransız mutfak sanatlarında milliyetçilik var mı ve ne düzeyde? Bunları tecrübe ederek ya da hiç olmaz ise araştırarak öğrensinler.

İtalyan mutfak sanatlarında milliyetçilik var mı gidip İtalyan şeflerle çalışıp öğrensinler. İtalya’da mutfaklara girip çalışabilirlerse oralarda çalışsınlar ve milliyetçilik nasıl, ne düzeyde bir tecrübe etsinler. Bu cahiller 1922 ile 1943 arasındaki İtalyan faşizminin ve aşırı milliyetçiliğinin halk üzerindeki etkisinin doğrudan ve dolaylı şekilde İtalyan mutfağına nasıl etkisi olduğunu da araştırsınlar.

Bunlar Yunanistan’da mutfaklarda Yunan aşçıları ile de çalışsınlar ve milliyetçilikleri ne düzeyde bir tecrübe etsinler bakalım. Ondan sonra çıkıp “Gastronomide milliyetçilik olmaz” demekle dünyada var olan bazı şeyler gerçekten oluyor mu, olmuyor mu belki anlayabilirler. Bunları anlayabilirler ise söylediklerinin ne kadar gerçek dışı ve cahilce olduğu hakikati ile de karşılaşacaklardır.

İtalyan aşçılarında, Yunan aşçılarında ya da Fransız aşçılarında olduğu kadar Türk aşçılarında milliyetçilik olduğu da asla söylenemez. Bir Fransız, bir Yunan ve bir İtalyan aşçısı kadar olmasa bile Türk aşçıları kendi değerlerine biraz sahip çıkmaya başlayınca bunlar gibiler birtakım yazılar yazarak ve bu yazıların içerisine de “Mutfak sanatlarında milliyetçilik olmaz” diye bazı kesin fikirler sıkıştırarak aslında dünya genelinde olan şeyleri olmuyormuş gibi göstermeye çalışırken sadece saçmalıyorlar. İşin acı tarafı bunları bazı tanınmış gazeteler de yayımlıyor. Dünyayı bilmeyen, anlayamayan cahilleri uzman olarak toplumun önüne yıllardır sunuyorlar. Bunların dünyadan ve dünyadaki mutfaklarda neler olup bittiğinden inanın zerre haberleri yok.

Eğer Türk aşçıları en az bir İtalyan, Yunan veya Fransız aşçısı kadar milliyetçi olsaydı birçok şey daha farklı olurdu. Ama Türk aşçıları bu zatın dediği gibi başkalarını ve başka kültürleri küçük görüp sömürecek bir milliyetçilik anlayışına da asla sahip olamazdı. Bu yüzdendir ki bu zatın dediğinin aksine Türk aşçıları ya da insanlarımız hiçbir zaman başka mutfak kültürlerini küçümsememektedir. Kendi içimizde yöresel yemeklerimizle ilgili olarak bazılarının saçma-sığ fikirlere kapılıp memleketçilik anlayışı ile hareket etmeye çalıştığı söylenebilir. Bu her yerde yok mu? Yabancı memleketlerde bile var. Ama bizlerin bunları kapsayan tek bir ortak noktası vardır: O’da ilgili o yörenin yemeğinin kendi halkı tarafından verilmiş olan özgün ismiyle birlikte Türk mutfağı çatısı altında olmasıdır. Çünkü Türk milletinin sınırları içinde olanlar uluslararası mecralarda Türk mutfağının bir parçasıdır. Buna tatar çiğ böreği bile örnek olarak dahildir. Bu böreğimiz tıpkı Laz böreğimiz gibi tüm dünyada Türk mutfağının bir böreği olarak ayrılmaz bir parçamızdır.

Türk aşçıları olarak yörelerimizdeki tüm farklılıklarımızla birlikte yabancı mutfak kültürlerine de yüksek saygı duyarak ortak noktamız olan Türk mutfağını yani kendi ulusal mutfak kültürümüzü korumanın derdindeyiz.

Türk aşçılarının milliyetçilik anlayışı tarihin hiçbir döneminde Fransız, Yunan ve İtalyan aşçılarınki kadar asla aşırı olmamıştır. Hiçbir zamanda onların katı tutumları kadar faşizan bir anlayış Türk aşçılarında olmamalıdır.

Hürriyetten yayımlanan bu yazıyı yazan kişi Türkiye’deki yabancı hayranlığından hatta yerine göre aşırı yabancı hayranlığından da habersiz olsa gerek. Bu yüzden kültürlerin veya yemeklerin Türkiye’de güya küçümsediğinden bile dem vurabilmiş. Bu kişiye hatırlatmakta fayda var: TV programlarında Türk yemekleri yerine yabancı yemekler tanıtılıyor. Türkiye’de abone olarak izleyebildiğiniz TV programlarında sadece yabancı şeflerin ve yabancı mutfaklara ait yemeklerin tanıtıldığı programlar bile var. Türk televizyonlarında Türk mutfağına hakaret edenleri ve aşçılarımızı küçümseyerek aşağılayanları bile bulabilirsiniz. Nitekim bulyoncu bu sözde gurme de Türk mutfağına hakaret edenleri destekleyenlerdendir.

Bizim zamanımızda meslek okullarında da Türk yemekleri yerine Fransız terimleriyle Fransız yemekleri öğretiliyordu. Bu durum halen geçerli…Bunları Fransa’da ya da İtalya da görebilir misiniz? Hangi Fransız televizyonu veya okulu bunları yapar?  Avrupa’da bunlara rastlayabilir misiniz? Hangi Fransız şef Fransa’da Televizyonlara çıkıp yabancı mutfak kültürlerini ve yabancı mutfak kültürlerinin şeflerini Fransızlara tanıtıyor? Hangi Fransız şefi kendi ülkesinin televizyonlarında kendi ülke mutfağına hakaret ediyor? Hangi Fransız yemek yazarı da bunu yapanlara destek oluyor? Hangi Fransız bunu yapmalarına rağmen o televizyonlara çıkabilir veya gazetelerde yazı yazabilir? Fransız televizyonlarından veya gazetelerinden Fransız mutfağına hakaret edeceksiniz ve sizi olduğunuz yerde el üstünde tutmaya devam edecekler. Sorun bakalım Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya size ne diyecek? Ben benzer bir konuda ne dediğini bildiğim için bu konuda da ne diyeceğini iyi biliyorum. Siz biliyor musunuz?

Türk aşçıları Atatürk’ün milliyetçilik anlayışını Türk mutfak sanatları alanında kendilerine rehber edinmelidir. Ne yazı ki bu anlamda en fazla Atatürkçü olduğunu söyleyerek Mustafa Kemal Atatürk’ü istismar edenler bile Atatürk’ün milliyetçilik anlayışından habersizler... Tabi ki Atatürk’ün denize döktüklerinin kalıntıları bunları ve bazı şeyleri asla anlayamaz. Biz onlardan bunları anlamasını da zaten beklemiyoruz. Çünkü biliyorum ki balıktan ağaca tırmanmasını beklemek, kartaldan da denizin altında yüzmesini beklemek akla ve mantığa uymaz. Bunlardan bunu beklemek her anlamda zaten saçmalıktır.

Bu cahiller oturdukları yerden, işin mutfağına girmeden ahkam kesip yıllardan beri kendileriyle çelişen saçma, tutarsız yazılar yazıyorlar. Bu cahillere daha önce de ifade etmiştim. Sizin işiniz gittiğiniz yerlerde paranızla veya yerine göre bedava yemek yiyip, yedikleriniz ve tattıklarınız üzerine yazı yazmak. Ama bu cahiller ne yapıyor ya da yapmaya çalışıyor?  Hiç mutfak tecrübeleri olmamasına rağmen bir yabancı şefin düşünce yapısını bile yargılamaya çalışıyorlar. Türk mutfağı ile ilgili hiçbir tecrübeleri, eğitimleri olmamasına rağmen Türk mutfağının otoritesi yerine kendilerini koyarak bilgi sahibi olmadıkları konularda hiç araştırma yapmadan kesin fikirler söylemeye çalışıyorlar. Bunların bu cüretinde elbette insanlarımızın belli bir kesiminin de payı var. Çünkü bunlara bu rolü toplumun belli bir kesimi de yüklemek istiyor.

Birkaç yıl önce bulyoncu sözde gurme 3 yıldızlı bir şefi eleştirmeye çalışıyordu. Yurt dışında eleştirmeye çalıştığın adam zaten kendi düşüncesine göre gidebileceği en üst noktaya gitmiş seni niye dinlesin! Senin ne dediğin o ülkede kimin umurunda? Ama yabancı biri orta derecede bir uzmanlığa sahip olarak bile olsa yaptığı işle ilgili Türkiye’ye gelse sektörümüzdeki birçoğu ağızının içine düşer. Oysaki kendi yetiştirdikleri nice uzmanlar vardır. Eğer kendi yetiştirdiklerinin uzman olmadıklarını iddia ederlerse de bu yine kendi anlayışlarından kaynaklanmaktadır. Çünkü yıllardır mesleğimizin eğitimi konusunda bile boşa kürek sallıyorlar.

Sen olduğundan daha fazla popüler olmak için ve kazandığından daha fazla kazanmak için bulyon reklamlarında bile oynayarak yemek yazarlığı yapan birisin. Yurt dışında eleştirmeye çalıştığın adamlar popüler olmak için yemek yazarlığı yapmayanları ve gittikleri yere kimliklerini gizleyerek gidenleri dikkate alırlarsa alırlar. Almazlarsa da zaten inanın ki hiç kimse umurlarında olmaz. Çünkü adamlar yaptığı işi kim ne demişe göre yapmıyorlar. Restorana gelenin kim olduğu ise esasen umurlarında bile değil… Kitap önerdiğimde bana kızacağınıza; önerdiğim o kitabı araştırsaydınız, alıp okusaydınız bazı yabancı şeflerin neye göre işlerini yaptıkları hakkında da en azından bilgi ve fikir edinirdiniz.

Bilmedikleri konular üzerine konuşanlardan daha cahil kim olabilir ki… Bunlar dünyanın önde gelen saygın mutfak kültürlerinin şeflerinin gerçek düşünce yapısını bile bilmiyorlar. Öğrenmeleri için yabancı kaynaklı kitaplar önerdiğimde ise sadece kızıyorlar.

Bu ifadeleri kullananın işi bulyon reklamında oynayıp sadece yemek tadıp yorumlamaktır, yazmaktır. Ancak bilmediği konularda tutarsızca yazılar yazıp, dünyanın önde geldiği söylenen mutfak kültürlerinin şeflerini tanımadan, iç yüzlerini dahi bilmeden aslı astarı olmayan söylemlerle ahkam kesiyor.  Bunun ile birkaç yıl önce sosyal medya üzerinden münazara yapmıştık. Bazı konularda bilgi edinebileceği yabancı kaynak kitaplar önerdiğimde ise bana cevaben yazmış olduğu kendi yorumlarını bile silmişti. İşlerine gelmeyince ve yazıp söylediklerine güvenemeyince sadece yazdıklarını silip sonra da olay yerinden hemen kaçıp uzaklaşan cahil cühela zihniyetler önce dünyadaki yabancı mutfaklara yabancı şef aşçılar ile birlikte girsin de ondan sonra bilmedikleri konularda yazı yazıp fikir söyleyerek yurt içinde “Gastronomide milliyetçilik olmaz.” ahkamı kessinler.

Aşırı milliyetçilik rüzgârı faşizan tutumlarla birlikte Fransa’dan, İtalya’dan esince onların aşçılarını ayakta alkışlarlar. Fransız milliyetçilerini her fırsatta övenler ve sevenler Türk aşçılarının her kültüre yüksek saygı duyan Atatürkçü düşünceye dayalı milliyetçilik anlayışına söz söylemeye cüret dahi etmesinler. Doğrudan veya dolaylı şekilde bile olsa bu onların haddine bile değildir.

Dünya genelinde Türk aşçılarının mutfak sanatlarındaki milliyetçilik anlayışı konusuyla ilgili olarak son söz ve son nokta şudur: Türk aşçıları için Türk mutfak sanatlarında Atatürk milliyetçiliği esastır.

Tolgahan Gülyiyen

logo-tolgahan.jpg

KONUYLA İLGİLİ OLABİLECEK OLAN BAĞLANTILAR

30 EKİM 2021-"GASTRONOMİDE MİLLİYETÇİLİK OLMAZ-MUTFAĞIMIZ STANDARTLAŞARAK FAKİRLEŞİYOR" (Harici kaynak)

31 MART 2021-VEDAT MİLOR NEDEN 360 DERECE ÇARK ETTİ

ARŞİV BAĞLANTILARI

29 KASIM 2019-TOLGAHAN ŞEF (vs) VEDAT MİLOR

NE OLMUŞTU: Bir süre önce yemek yazarlığı ve eleştirmenliği çizgisinden çıktığı için Sayın şefimiz Tolgahan Gülyiyen bu konuyla ilgili olarak kendisinin sosyal medya platformu üzerinden Sayın Vedat Milor ile kısa süreli bir münazara gerçekleştirmişti. Bu münazara Sayın Vedat Milor’ün maalesef ki tüm yorumları silmesi ile sonuçlanmıştı. Bu münazara ve olaylar üzerine bir makale kaleme alan Sayın Tolgahan Gülyiyen’in o yazısı bazı haber sitelerinde sosyal medyadan alınarak “Türkiye’de böyle yazı yazabilecek kaç şef var” gibi söylemlerle, başlıklar ile yayımlanmıştı.

Türkiye’de yemek eleştirmeni olarak veya gurme olarak tanınan Sayın Milor, bu çizgisinden çıkarak 3 michelin yıldızlı bir şef ile masasında yaşadığı diyalog üzerinden yurt dışındaki şeflerin karakterlerini bir yargıç gibi yargılama cüretinde bulunmuştu. Sayın Milor Yurt içindeki şeflerimizi ve aşçılarımızı da “Bir türlü dik duramıyorlar” gibi söylemleriyle deyim yerindeyse hor görmüştü. Sayın Şefimiz Tolgahan Gülyiyen ilgili konulara asla sessiz kalmamış ve kendisinin yemek eleştirmenliği çizgisinde kalması gerektiğini Sayın Milor'e açıkça iletmişti. Sayın Gülyiyen, Söz konusu paylaşım üzerinden Sayın Milor ile gerçekleştirdiği bir münazarada Sayın Milor’e bazı örnekler vererek kitap önerisinde de bulunmuştu. Sayın Milor ise örnekler ve kitap önerisine kaba bir şekilde “Küstah” olarak karşılık vermişti. Sayın Gülyiyen’in buna tepkisi ise “Kitap önermek, okumayı tavsiye etmek küstahlık oldu.” dedikten sonra; Sayın Vedat Milor’e açık bir şekilde “Bulyon reklamında oynayan gurme olmaz, dünyayı araştırın, gerçek gurme veya yemek eleştirmenlerine bakınız. Birçoğu gittikleri yerlerde tanınmamak için köşe yazılarında bile yüzlerini gizlerler.  Sadece adlarını veya takma isimlerini yazarlar. Meşhur olmak için, gittiği yerde tanınmak için can atan ve çizgisinden çıkarak ehil olmadığı konularda da yazan bir yemek yazarı ya da eleştirmeni olmaz.” Şeklinde düşüncelerini ifade ettikten sonra sektörde oldukça yankı uyandıran bu makaleyi yazmıştı.

29 OCAK 2021-SOMER SİVRİOĞLU'NA VEDAT MİLOR'DEN DESTEK

14 MART 2021-MİCHELİN YILDIZLARI GÜVENİLİR BİR REHBER Mİ?

21 MART 2021-ZİRVEDE STANDARTLAŞMA-ÖZELLİKLERİNİ KAYBEDİYORLAR

28 MART 2021-YILDIZLAR BİZE GELSE ÜLKE MUTFAĞIMIZ KAZANIR

HARİCİ KAYNAK BAĞLANTISI

18 KASIM 2018-BAS PARAYI AL SIRAYI

 

logologo3wtca1logo tolgahanzg logo