Liderimiz tarafından yaklaşık 10 yıl önce yazılmış tüketim psikolojisi ve Turizm stratejilerini kapsayan bir makaledir. Aynı şekilde diğer makaleleri ve yazıları gibi Türkiye'nin Önde gelen haber sitelerinde yer almıştır.
Mutfakta maliyet (cost) kısıtlamaları konusunda maruz kaldıkları zorlamalar gerçekten aşçılar için kolay bir durum değil. Kısıtlı malzeme ile yapılan, ya da yapılmaya çalışan çalışmalar kalite ve beğenilirlik bakımından zayıf kalacaktır. Bu mesleği yaparken haz duyan bir şef ise sıkıntı duyacaktır.
Buna ek olarak edindiğim bazı bilgileri paylaşmak isterim;
İnsanların yeme-içme kontrolünü yapabilmek şeflerin ve yöneticilerin zor bir işi. Bunu yapamadıklarında ya mutfağı kısıtlarlar ya da şefler ile patronlar ve müşteriler arasında problemler çıkar. Her durumda kötü sonuçlar doğurur.
Bu konularda yapılan bazı İngilizce metinler şeklinde araştırmalar var. İnsanların tüketimini etkileyen mekân, taşıyıcılar, ambiyans, form, renk ve daha birçok etken insanların psikolojisi üzerinde yeme-içme tüketimini azaltabildiği gibi artırabiliyor da...
Bunları iyi ayarlayabilen ve bunlara hâkim olan birisi 100 kişilik hazırlanan bir büfeyi 150 kişiye yedirebiliyor. Ancak tersi durumda ise 100 kişilik bir büfe 50 kişiye anca yetebiliyor. Ya da hoş, lüks görünümlü bir mekân ile orta sınıf bir işletmede vasıfsız bir mekânda yapılan aynı kalitedeki bir yemek bu mekanlardaki aynı kişilere sunulsa bunlar lüks olan, göze daha fazla hitap etmekte olan mekânda yediklerinin daha kaliteli olduğunu düşünüyorlar. Çünkü psikolojisi orada yapılan yemek ne olursa olsun kaliteli olduğunu düşündürüyor kişide. Kendini buna şartlandırıyor.
Taşıyıcılarla ilgili basit bir testte, örnekte ise; 100 ml’lik brendi tarzında bir bardak ile 100 ml'lik su bardağı (high ball) bardağında sunulan bir içeceğin hangisinin kişide daha fazla doyumluluk oluşturduğu sorulduğunda kişinin verdiği cevap gözüne büyük gelen brendi bardağından daha fazla tüketim yaptığı ve daha fazla doyumlu hissettiği. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Bunlarla ilgili araştırmalar ülkemizde bilmiyorum var mı? Bizleri bu araştırmalarla ilgili bilgilendiren ve üniversitemizde Yiyecek stilistliği altında gördüğümüz ders tam anlamıyla bu ve bunların ayrıntılarını kapsamakta.
Bunlara ek olarak Türkiye'nin Akdeniz bölgesini kaliteli Turiste açmak, kaliteli turiste hitap ettirtmek ve her şey dâhil sistemini sınırlandırmak ya da ortadan kaldırmak Türk turizmine uzun vadede daha fazla kazanç sağlar fikrindeyim. Özellikle Antalya'ya açılmaya başlayan oteller milyon dolarlık yatırımlarıyla kaliteli diye tabir edilen cebi para dolu turistleri ülkemize çekme potansiyelindedir.
Ülkemize her şey dahil ile gelen turistler, ülkemizde otellerinin dışında para harcamadıkları gibi zaten kendi bütçelerini ülkemize gelmeden kafalarında kuruyorlar. Ve gelen turist hesabını yaparak geliyor ve gidiyor. Bu hesabı ne kadar süre kalacağından tutun en ufak harcamasına kadar yapıyor.
Oysaki yurt dışında önemli yerlerde uygulanan Turizm politikaları insanları bir şehirde olabildiğince fazla tutmaya ve para harcatmaya yönelik. Örneğin Paris’teki Eyfel kulesine çıkmak için 3 saat sıra beklemek. Ya da bir tanesi de Orlando'da bulunan Disney Land, Universal park alanı ve stüdyoları gibi devasa eğlence ve kültür parklarının gezilebilmesi için gereken gün 1-2 günden çok fazladır. Ayrınca bu parkların birbirinden zıt konumda bulunmaları da yollu uzatıyor ve buda turistleri daha fazla konaklamaya sevk ediyor. Bunlar turistleri daha fazla şehirde tutmak ve para harcatmak adına uygulanan bazı stratejiler. Bunlar gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
TÃœRK MUTFAÄžI DÄ°RÄ°LÄ°Åž HAREKETÄ°
ARŞİV BİRİMİ
Ek Dosyaları İndir
- TÃœKETÄ°M PSÄ°KOLOJÄ°SÄ° VE TURÄ°ZM STRATEJÄ°LERÄ° (295 Ä°ndirmeler)