Sonradan Şef, Sonradan Tatbilir – Sonradan Gurme(Görme)

5 Mart 2012 tarihinde aşağıdaki düşüncelerimi paylaşmışım.

“Arada bakıyorum da şu sektörle ilgili haberlere...8 ay, bazısı 1 yıl süreli mesleki eğitim verdiğini söyleyen yerlerle doluyor ortalık... Bu işe başlamak isteyenlere yönelikmiş. Bunun yarısı teorik eğitim diğer yarısı da uygulamalı staj... Sonrada yurt dışında staj imkânı sağlayacaklarmış. Bu mesleği adam akıllı yapmak isteyenler şunu bilsinler ki; öyle boyanmış, süslenmiş şeylere aldanıpta daha eline yeni bıçak alıp ardından 1 yıl okula gittikten sonra şef olacaksın diye vaat edenlerin vaatleri boş vaatlerden öte şeyler değildir. Çok erken yaşta ya da 14-15 te bir turizm meslek lisesinden tutması gerekir dikişi... Madem eğitim-öğretim o halde bu meslekte de ağaç yaşken eğilir. Sonrasında zaten mesleki stajlar ve üniversite eğitimleri meslekle ilgili gider. Yurt dışı boyası ve sözüne gelince; bir sürü yurt dışına staja yollayan firmalar var...Kısacası size her şef olacaksınız diyene inanıp paranızı boşa harcamayın....Millet para kazanacağız diye mesleği soytarılığa çeviriyor.”

9 yıl önce yani 5 Mart 2012 tarihinde yukarıdaki düşüncelerimi ifade ederken hatalarım ve eksiklerim elbette var. Hatalıyım. Çünkü o gün çok daha açıkça bu gün geldiğimiz durumun nokta tespitini yapabilirdim. Ama yapmamışım. Nedeni ise olsa olsa şu olabilir: O gün içinde bulunduğum her açıdan zorlu olan birtakım şartlar.

9 yıl önce başlatılan ve kısa dönemde sadece para kazanmayı amaç edinmiş olan şeflik vaati veren bazı kursların ne gibi sonuçlar doğuracağını açık şekilde yazmalıydım. Yazmamışım. Yine de aradan geçen zaman bize her şeyi göstermektedir. Bunlara burada uzun uzun değinmeyeceğim ancak bilenlerde bu ahvali çok iyi bilmektedirler. Sustukları için onlarında bu durumlarda payları elbette vardır.

Örneğin; 9 yıl önce bu yazımda kısa dönem eğitimleri ile sonradan Şef olamazsınız diyeceğim yere şöyle demişim: “Size her şef olacaksınız diyene inanıp paranızı boşa harcamayın.”

Maalesef o gün yani 9 yıl önce o yazıyı yazarken paranın hemen hemen herkesi, her şeyi ve hatta her mesleği satın alabileceğini hesaba katmamışım.

Size her şef olacaksınız diyene inanıp paranızı boşa harcamayın derken yanılmışım çünkü kısa dönem eğitimleri sizi insanların nezdinde şef yaparmış.

Yanılmışım çünkü parayı bastırıp oldukça kısa süre zarfı içinde satın aldıkları mesleki unvanları ile Türkiye’nin en iyi şeflerinden hatta bazılarına göre dünyaca ünlü şeflerinden olabilirmişsiniz.

Yine medyatik olmanın yollarını kullanarak Türk mutfağı şefi ya da Türk mutfağına fayda sağladıkları sanılan isimler arasında gösterilebilirmişsiniz.

Bu gün görüyoruz ki ilgi çekmek için her sektörde hemen hemen her şey yapılabilmektedir. Buna her anlamda ortamda müsaittir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde: Medyatik olmak aslında bazılarının karakterine çok uygun ve onlara göre çok kolay. Asıl mesele onların karakterine uygun olan bir medyatikliğin Türk mutfağının tanıtımına gerçekten doğru bir katkı sağlayıp sağlamadığı ile ilgilidir. Yani tanıtım olsun da nasıl olursa olsun anlayışı ile tamamen plansız ve programsız bir şekilde doğaçlama olarak belirli bir zümrenin Türk mutfağını temsil ediyorlar algısı ulusal mutfağımız için büyük tehlikedir. Bizler Türk mutfağının yüksek ciddiyet isteyen tanıtımını da bazılarının medyatikliğini ve sözde başarılarını borçlu oldukları saçmalıklarına, kepaze hareketlerine kurban edemeyiz, etmemeliyiz. Bu durumla ilgili olarak oluşturulacak çalışmalar kadim kültürel değerlerimiz esas alınarak planlı bir pazarlamaya dönüştürülmediği müddetçe önce yurt içinde gelecek nesillerimiz açısında büyük zararlar oluşturacaktır. Sonrasında ise uluslararası alandaki tanıtımımız açısından uzun vadede Türk mutfağına çok büyük zararlar getirecektir.

Evet, 9 yıl önceki bu yazımda yer verdiğim düşüncelerim bu konuyla alakalı olabilecek örnekleri bu gün önümüze çıkartmıştır. Türkiye’nin sözde en önemli şefleri diye anılan bir zümreyi maalesef  peyda etmiştir. Bu zümrenin içinde Türk mutfağına alenen hakaret edenlerinde bulunduğu malumumuzdur.

Para ile ve lobicilik faaliyetleri ile gelen medya manipülasyonlarını lehinize çevirterek çok kısa sürede toplum önünde oldukça başarılı bir şef yapılabilirsiniz. Hatta hayatınızda mutfakta hiç yemek pişirmemiş olmanıza rağmen bu sağlanabilir. Hiç olmadı sosyal medyada ilgi çekmenin yollarını zaten bilmektesiniz. Bu yolu da takip ederek yapacağınız saçmalıkların görmezden gelinmesi suretiyle takipçi sayınıza göre toplumda başarılı atfedilebilmeniz artık çok kolay. Bu özellikle medya nezdine de değer görmekte olan bir durumdur. Çünkü burada sözde başarının esas kriteri onlara göre sayılarıdır, nitelikler değil. Biz biliyoruz ki başarı için asıl olan nitelikler, sayılardan çok daha önemli bir etkendir. Ancak medyanın ve yaptıkları yayıncılığın başarısı reytinglerle kısacası sayılarla ölçüldüğü için burada niteliklerin değeri oldukça geri planda bırakılmaktadır. Bu durumda toplumun daha çok önem verdiği niteliği düşük ancak ilgi çekenlerin ön plana çıkartıldığını en azından ön plana çıkartılanların gerektiği şekilde ilgi çekecek tarza sokulduğu görülmektedir. Bu uzun yıllardır her alanda büyük bir yozlaşmaya sebebiyet vermiştir.

Bu gün geldiğimiz noktada birçoğu Türk mutfağına hakaretler etmelerine rağmen Türk mutfağının ve Türkiye’nin en önemli şefleri olarak toplumumuza pazarlanmaktadırlar. Siz yeter ki dümeni nasıl, nerede ve hangi yöne doğru kıracağınızı iyi biliniz.

Sizi şef ilan etmeleri ve kendi deyimleri ile bir yerlere getirmeleri onlar için basittir. Elbette bunu yaparken de fiyatları olanların fiyatını ödemelisiniz. En azından övülmek için hiç hak etmeyenleri ve dahi sonradan görmeleri övmeniz gerekecektir. Bazılarına boyun eğerek onların adamı olabileceğinizi bu çevrelere hissettirtmenizde şarttır.

Kısa yoldan şef olmak isteyenler;

Türk mutfağının menfaatlerini geri plana atarak sadece gözeteceğiniz kişisel çıkarlarınız doğrultusunda bazılarını her anlamda hoş tutacaksınız. Yoksa bu piyasadan onların deyimi ile üst liglerde sizlere ekmek çıkmaz. Çıkarttırtmazlar…

Belirli bir süreden sonra gönüllerini hoş tuttuklarımızdan daha fazla tanınırlığınız olursa, artık sizde gönlü hoş tutulması gerekenler kulübüne girmişsiniz demektir. Şu halde yeni düzenin tekelcilerinden biri olmaya adaysınızdır. En azından onlardan birisinizdir. Tekelciler ise birbirlerini gördüğünde sopalarını saklarlar. Kısacası birbirlerinin suyuna giderler. Çünkü bilirler ki piyasa dedikleri o tiyatro sahnesindeki aktörlerle ilgili birbirlerine işleri düşebilir. Şu halde aralarındaki olası çekişme kendilerine faydandan çok zarar verecektir.

İşte birilerinin adamı olarak o seviyeye ulaşınca meslektaşlarınıza ya da bazılarının deyimleri ile ‘adamlarınıza’ iş bulmaya veya onları iyi konumlarda işe sokmaya başlarsınız. Elbette istisnalar kaideyi bozmaz. Ancak belirli bir evreyi aştıktan sonra artık hoşunuza gitmeyenlerin ya da yine bazılarının deyimi ile adamınız olmayanların işiyle, ekmeği ile de oynayabileceğinizi düşünürsünüz. Bu döngü böyle sürer gider. Ya da “Giderdi...” Diyelim. Belki nasip olurda bir 9 yıl daha görürsek o zamanda buradan yani kaldığımız yerden o gün geldiğinde yazmaya yine devam ederiz vesselam.

 

En Derin Saygı ve Sevgilerimle

Tolgahan Gülyiyen

logo-tolgahan.jpg

Konuyla İlgili Olabilecek Arşiv:

ÇIRAKLIĞINI YAPMADIĞIN MESLEĞİN ASLA USTASI OLAMAZSIN

logologo3wtca1logo tolgahanzg logo