Bu yazı Somer Sivrioğlu'nun 29 Aralık 2020 tarihinde Türk mutfağına ve Osmanlı mutfağına karşı olarak dile getirdiği hakaretlerden sonra Sayın Şef Tolgahan Gülyiyen'in ilgili tüm konuları kaleme aldığı yazı dizisi içerisinden alınmış ve 29 Ocak 2021 tarihinde 141 sayfalık çalışmanın haricinde ayrı olarak yayınlanmıştır.
Çıraklığını Yapmadığın Mesleğin Asla Ustası Olamazsın
Günümüzde bildik birçok şef için geçerli olan güzel bir sözdür çıraklığını yapmadığın mesleğin asla ustası olamazsın sözü…
Özellikle günümüzdeki medya-magazin nezdinde aşçılık mesleğinde sanatçı, usta bir şef olmak için hiç emek harcamamış olanları çok iyi anlatan bir sözdür. Bunlar mutfaktaki ağır çalışma ortamlarından kaçarak mesleğimizde usta veya şef olduklarını zannederler. Bunların kendilerini böyle sanmasında elbette medyamızın ve işin perde arkasında yer alan bazılarının payı çok büyüktür. Genelde bunların çoğu son yıllarda aşçılık mesleğindeki popülerliği fark ederek sonradan mesleklerini değiştirmiş olanlar ve piyasada “biz Türk mutfağının ustasıyız” diye dolaşanlardır. İşin kötü yanı bunlar gelecek nesillerimize de kötü örnek olmaktadırlar. Kolay yoldan hemen usta-şef olmak konusunda ya da kamuoyunda tez zamanda bu unvanlarla çağırılma hayaline kapılmak konusunda gençlerimizin artık yeterince örneği var. Şu halde bazı genç arkadaşlarımızın içinde bulundukları durumları açıklarken söz konusu bazı örneklere bakmakta ve neden sonuç ilişkisini analiz etmekte fayda vardır.
Yine bu kategoride değerlendirdiğimiz bazıları da sosyal medya da sadece birtakım saçma sapan hareketler ile meşhur olduklarında Türk mutfağını Dünya’da temsil ettiklerini sanırlar. Ya da medya onları bu role iter ve bunlar da asla ehil olmadıkları konularda Türk mutfağını temsil ettiklerini zannederler. Ancak bunların Türk mutfağı ile ilgili olarak gerçekte yapabildikleri tek şey ise saygınlığımızı zedelemek suretiyle kültürümüzü yozlaştırmaktır. Bunu yaparken de gelecek nesillerimize kötü örnek teşkil etmektedirler. Elbette bunlara işin perde arkasında çanak tutarak destek olanlar Türk mutfağının saygınlığını yitirilmesinde ve mesleğimizin yozlaştırılmasında büyük pay sahibidirler. Fransız veya İtalyan şefler arasında saçma sapan hareketlerle bir yerlere getirilenlere asla rastlayamazsınız. Eğer rastlasanız da bunlar o toplumlarda şef olarak dahi nitelendirilmezler. Hele hele para ya da reklam için her türlü şaklabanlığı yapabilen birtakım kendini bilmezlere Fransız veya İtalyan mutfağının temsili asla bırakılmaz.
Şimdi Türkiye’de dünyaca tanınınmış şefler olarak insanlarımızın önüne sunulan ancak aşağıda anlatacaklarımdan asla haberleri olmayanlara usta-çırak ilişkisi hakkında kısa bir ders verelim istiyorum. Bu dersi vereceğimiz kişide sadece aşağıda ismi geçmekte olan kişi ile asla sınırlı değildir. Bu konuda o isimle beraber değerlendirilebilecek birçok kişi vardır. Onlarda bu dersi o ismin yerine kendi isimlerini koyarak bundan sonraki süreçte yazacaklarımı okumaya devam edebilirler. Hatta o şekilde kendilerine de pay çıkartarak okumaya devam etmelidirler. Kısacası demem o ki; kızım sana diyorum gelinim sen anla atasözünün ne anlam ifade ettiği burada benimde ifade etmek istediğim konuyu çok iyi şekilde özetler.
Usta-Çırak İlişkisine Dair Somer Sivrioğlu’na Kısa Bir Ders
Bazılarının bu konuları öğrenebilecek vakitleri hiç yoktu. Çünkü hiçbir zaman gerçek bir usta tarafından eğitilmediler. Çünkü çoğuna göre o meşakkatli, alın teri dökmeleri gereken ortamlar onların çalışabilecekleri ortamlarda asla değildi. Onlar kısa yolu bularak sözde şef oluverdiler ve sözde Türk mutfağını Dünya’da temsil ettiklerini sandılar. Ellerine sonradan aldıkları bazı kâğıt ve metal parçalarıyla rüya görmekteler. Tabi ki bu rüyaya onları iten sebepler de malum. Şimdi onlar için rüyadan uyanarak gerçekleri duyma vakti. Sonra tekrar bazılarının onları ittikleri uykularına dönerek asla gerçekliği olmayan aynı rüyaları görmeye ve kendilerini usta-şef zannetmeye devam edebilirler. Ancak arada rüyalarından uyanıp bu hakikatler ile de yüzleşmeleri şarttır.
Gerçek ustaların meslek öğretmeden önce çıraklarına öğrettiği ilk kurallardan biri şunun ile alakalıdır: Eğer bir yemeği yaparken yetiştirmek için ya da geç kalmamak için mesleğimizin etiğine-ahlakına asla uygun olmayan yollara başvurarak o yemeği misafire gönderiyorsan, hiç gönderme… Çünkü bu mesleğine ihanet sayılır.
Benim düşünceme göre de özetlemem gerekirse: Yaptığınız yemeği kendiniz yiyemiyorsanız başkasına vermeyin veya satmayın. Yoksa hem mesleğinize hem de çalıştığınız yere ihanet sayılır.
Bu konuyla ilgili olabilecek olan beğendiğim sözlerden bir diğeri de şudur: “Meslekteki ustalığınız yaptığınız veya sunduğunuz son yemek kadardır.” Buda şunu söyler: Evet 100 tabağı düzgün yaparsınız son bir tabak yanlış olur ve öncesinde yaptığınız bütün doğruları o bir yanlışınız götürür. O yüzden birçoğu “Aşçılık güzel meslektir ancak bir o kadar da nankör bir meslektir.” der.
Mesleki ahlaka sahip birçok meslektaşımız hayatlarını kazanırken yaptıkları mesleklerine ihanet etmemek pahasına kendilerine nankörlük yapılmasını tercih eder. Peki ya ihaneti-nankörlüğü mesleğimize yapanları, hatta Türk mutfağına yapanları nereye koyacağız?
Somer Sivrioğlu ile ilgili olarak çok daha ilerleyen safhalarda asıl konuya girmeden önce kendi ağzından ifade ettiği bir konuyu ifade etmeme lütfen izin veriniz. Kendisi katıldığı bir programda yaptığı yemeği yetiştirmek pahasına içine neler, neler attığını ve o şekilde servis ederek yemeği yetiştirdiğini ifade ediyor.
Sözde değil ama gerçek anlamda özde Usta-çırak ilişkisi ile eğitilmiş olan usta, sanatçı aşçılarımız, şeflerimiz çok iyi bilirler ki; Somer’in kendi ağzı ile itiraf ettiği bu tarz kasıtlı yaklaşımları yapan aşçılar veya şefler için kullanılan tek tabir şudur: “Mesleğe ihanet etmek.”
Evet, “Mesleğe ihanet etmek.” diye tabir edilir. Çünkü hangi zanaat veya sanatla ilgili olursa olsun gerçek bir usta, çırağına işini kaybetmek pahasına bile olsa önce mesleğe ihanet etmemesi gerektiğini öğretir. Usta, çırağına bu mesleğe ihanet nasıl olur onu da etraflıca açıklayarak anlatır.
Mesleğe ihanet; yaptığı işi etik kurallara uygun olarak yapmamak ile, bile isteye işi savsaklamak ile, zaman alacak olsa da düzgün şekilde işini yapmak yerine kendinin dahi beğenmeyeceği şekilde servis yapmak ile olur.
Şu halde Somer Sivrioğlu şu cümleyi bundan sonra hep çok iyi hatırlamalı ve aklında hep tutmalıdır.
Ağzınla kuşta tutsan, medya ile şişirilerek yanındakilerin çoğu sana zirvedesin, sen şöyle şefsin, sen böyle ustasın dahi deseler gerçek manada çıraklığını yapmadığın bir işin asla ustası olamazsın, Şefi hiç olamazsın Somer Sivrioğlu… Bu gerçeği sana herkes söylemez veya söyleyemez. Nedenlerini de zaten en iyi siz bilirsiniz. Ancak hakikat ne olursa olsun hiçbir zaman değişmez.
Hakikat şu ki; yemeği yetiştirebilmek için ‘neler neler yaptım’ diyerek itiraf ettiklerin, asla gerçek bir usta-çırak ilişkisi ile bu meslekte yetişmediğini herkese göstermektedir. İşte o yüzden çıraklığını yapmadığın işin ustası olamazsın sözünü aklından hiç çıkartmamalısın.
Yine usta-çırak ilişkisinde iyi bir usta, çırağına iyi eğitim vermesi gerektiğini ona şu sözlerle açıklar: “Yarın başka bir yere gittiğinde, senin ustan kimdi? Diye sorarlar… Yanlış bir şey yaparsın, söylersin sana değil bana kızarlar veya benim ustalığıma laf ederler o yüzden bazı şeyleri iyi öğrenmelisin.” Bu bağlamda da tabi sizi Somer Sivrioğlu olarak yetiştirenlerin yani bazı adını söylediğiniz o ustaların da yetiştirme sürecinde kabahati veya eksikliği olabilir. O yüzden sözüm sadece size değil. Sözüm ayrıca usta çırak ilişkisinde gerektiği gibi yetişemeyenlere, yetiştiremeyenlere… Buda benim size ve sizin ustalarımdı dediğiniz kişilere gerçek manada hep hatırlamaları gereken çok önemli bir usta-çıraklık ilişkisi nedir? Ustalar çırağına ilk olarak neler öğretir? Gibi konularının dersi olsun. Keza bu dersi her anlamda almadığınız veya size veremedikleri çok belli.
Maalesef ilgili sözlerinizden anlaşılan gerçek şu ki: Sizlere mesleğe başlamadan önce bu konuları ders olarak vermeleri gereken ustalar, ya bu dersi vermemişler ya da sizler gerçek manada bir usta-çırak ilişkisi ve anlayışı ile yetiştirilmemişsiniz. Zaten sizde aslında hiçbir şefin altında çalışmadığınızı zaman zaman gururlanarak söylüyorsunuz. Bu manada da gerçek anlamda bir usta-şef ile çalışmak zaten herkese nasip olmaz. Çünkü gerçek anlamda sanatçı, usta bir şef aşçı zaten önüne gelen herkesi çırak olarak kendine seçip yetiştirmez ve her anlamda eğitimi ile ilgilenmez. İşte bu yüzden siz Somer Sivrioğlu olarak ve etrafınızda olan bazıları gerçek anlamda çıraklığını yapmadığınız bir işin hiçbir zaman ustası olamayacaksınız. Bunu lütfen aklınızdan hiç çıkartmayınız.
En Derin Saygı ve Sevgilerimle
Tolgahan Gülyiyen