ÖNCE BİRLEŞTİRİNİZ,SONRA TÜRK MUTFAĞINA YÖN VERMEYE ÇALIŞINIZ - Türk Mutfağı Hareketi

ÖNCE AŞÇILARI VE CAMİAMIZI BİRLEŞTİRİNİZ,

SONRA TÜRK MUTFAĞINA YÖN VERMEYE ÇALIŞINIZ

 

Her gün mutfaklarda yemek pişirerek tüm Dünya’da aşçılık mesleğini icra eden Türk mutfağının neferleri, değerli meslektaşlarım;

Gece gündüz hem ofislerinde hem de yeri geldiğinde sahada yerine göre farklı dünya mutfaklarında görevler üstlenen değerli meslektaşlarımız, öğretmenlerimiz, akademisyenlerimiz;

Yine bu zor dönemde işsiz kalarak, zor durumda hayatta kalma mücadelesi veren değerli meslektaşlarımız, değerli insanlar;

Sektörümüzce de önemli gündem konusuna geçmeden önce bildiğiniz ve benimde malumum olduğu üzere bazıları Türk mutfağına yön veren şeflerden olma arzusundalarmış. Kendilerince 5 kişilik bir liste yaptırtmışlar. Evet, yanlış duymadınız. O zengin Türk mutfağına yön veren sadece beş kişilik bir liste. Acaba Türkiye’de mi Dünya’da mı? Bakın bunu orada belirtmemişler. Şaka gibi ancak şaka değil gerçek! Yine de oldukça komik buldum. Okuduğumuzda arkadaşlarımızla da baya güldük. Onlar bizi güldürdü, Allah’ta onları güldürsün. Camiamızın takdir edeceği üzere Dünya’da bazılarımızın adını bile henüz duymadığı ancak Türk mutfağına büyük hizmetleri olmuş olanların ve Türk mutfağına yön veren şefler olarak nitelendirilebilecek insanlar Dünyanın her tarafında vardır. İş bu konuda liste yapmaya giderse bunu sayfalar almaz. Ancak iş oraya giderse bu sadece birileri tarafından yapılan, yaptırtılan 5 kişiden de asla oluşmaz. Eğer oluşursa da ilgili yazının başlığı asla Türk mutfağına yön veren şefler olamaz. Olsa olsa bana göre böyle bir listenin başlığı zamanın gerisinde kalarak kendini övmeye çalışan şefler listesi olabilir. Bana göre Dünya’da Türk mutfağına yön veren şefler kategorilere göre belirlenebilir. Örneğin 1. derecedeki şefler mutfaklarda yani gerçek anlamda sahada olarak her gün Türk mutfağı yemekleri yaparak insanlara tanıtanlardır. Ayrıca bunlar samimi olarak tamamen kendi kahramanlarımızı ön plana çıkararak kendi kadim kültürümüze göre gelecek nesillerimize, gençlerimize mutfak sanatları alanında tam anlamda örnek olanlardır.

Bizim Ayyıldız Rehberimizde nasip olursa bir gün o liste, Türk mutfağına değer katan ustalar listesi, Türk mutfağının A’dan Z’ye en değerli şefleri listesi olarak yer alacaktır. Bu projemiz 2010 yılından beri tescillidir ve hayattadır. Şimdiden dahi birçok şefimiz bu listemizde uzun zamandır yer almaktadır. İster istemez Ayyıldız rehberimizin bir parçası olmuşlardır.

Ben Türk mutfağına yön vermeye çok hevesli olarak gördüğüm TAFED’in başında bulunan zata şahsen ve bizzat bir fırsat veriyorum. Bu fırsat çok önemlidir. Ayrıca bir davettir. Bu fırsat sadece Türkiye’de değil, ayrıca tüm dünyayı kapsayacak bir fırsattır.  Bu fırsatı değerlendirebileceğini şahsen hiç düşünmüyorum ancak yine de kamuoyu nezdinde Türk mutfağımızın geleceği için yıllar önce rahmetli öğretmenim, şefim ve babam Zeki Gülyiyen’in yaptığı bu çağrıyı bir kez daha kendisine yapıyorum. Kim bilir belki bu fırsatı değerlendirir ve bu güne kadar içinde bulunduğu gaflet uykusundan uyanır. Ardından da sektörümüze ve camiamıza verdiği zararları görür.

Kendi ifadesiyle ‘dünyanın gerisinde kaldığını’ kabullendiği gibi ilgili hatalarını da kabullenir. Bu hataları telafi edebilmek adına belki bazı adımlar atar. Böyle bir fırsatın bu zata verilmesine arkadaşlarımız arasında onay vermeyenler olsa da ben yine de bunun denemeye değer olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türk mutfağı için zaman kaybedeceğimize bazı konuları bir araya gelerek derhal çözüme kavuşturmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü aşçılarımız için içeride birliği her anlamda sağlamalıyız diyorum. Bu bizim iç stratejilerimizin de en önemli maddelerindendir. Bunu şeffaf bir şekilde başardıktan sonra Türk mutfağı için dış stratejilerimize sıra gelecektir.

Yıllar önce babam rahmetlinin dediklerini bazılarının anlayabileceği şekilde ifade etmeye çalışıyorum. Kısacası bu zata diyorum ki; herkesi bir araya toplamak yerine geçmişte herkesi ayrıştırdığınız tüm hatalarınızla yüzleşin. Sonra da herkese el uzatın, birleştiren ve bütünleyen olun davetini yapıyorum.

Bu daveti yapıyorum çünkü birilerinin Türkiye’de perde arkasından sufleler vererek oluşturduğu 5 kişilik Türk mutfağına yön verenler listesine girme konusunda onu oldukça hevesli gördüm. Bu hevesini her ne kadar haklı nedenlerimizden ötürü meydanı boş bırakmayarak kırmış da olsak, yine de ona tüm Dünya’da listeye girebilme konusunda oldukça önemli bir fırsatta veriyorum.

Bu anlamda da bu zata tekrar sesleniyorum;

Eğer kendileri sektörümüzde gerçek anlamda herkesi kucaklayacaklarsa, bazı taleplerin önünde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra engel olarak durmayacaklarsa ve dahi Türkiye’de sektörün birliği, dirliği için, Türk mutfağının istikbali için gerekirse istifa edebileceklerse işte ona fırsat: Ayrıştıran değil birleştiren olma fırsatı, Türk mutfağına tüm Dünyada yön verme fırsatı. Kişisel, makamları, menfaatleri gözetme değil, söz konusu Türk mutfağı ise gerisi teferruattır deme fırsatı.  Bu fırsatı değerlendirebilmenin ilk önemli önceliği her şeyden önce Türkiye’de sektörün birliği için adımlar atmaktır. Bu Türkiye’deki tüm camianın birlik ve beraberliğidir.

Madem kendileri Talip Bayram beye bir yazı yazdırtmışlar ve haklı gerekçelere dayandırdığımız tepkimizi “yazıdan haberimiz yoktu” diyerek işin içinden çıkmaya çalıştılar;

Madem bu konuyu başka taraflara çarpıtmaya çalışarak aşçılık camiasının da haklı tepkisini azaltmaya çalıştılar o halde bilmelerinde de fayda vardır: Bu düzmece listenin nasıl oluşturulduğu herkesin az çok zaten malumu olmuştur.

Tüm bunları yaparken de ne yazıktır ki yazara karşı olarak “sen bizden habersiz nasıl böyle bir yazı kaleme alırsın” diyerek tek kelime dahi tepki göstermediler. Bunun yerine konuyu başka taraflara çekerek farklı konularda polemikler oluşturdular. Tepkiyi asıl vermeleri gereken konuda vermeyenler başkaca tepkiler gösteriyorlar. Bize karşı oluşturdukları bu polemikleriyle tabiri caiz ise öküz altında buzağı aramaya dahi çalıştılar.  Üstüne üstlük daha da ileriye giderek yazara veremedikleri tepkileri, uyarıları; tehdit mahiyetinde kendi haberlerini, kendi görüşlerini dahi tarafsız olarak yayımlamış kuruluşa veriyorlar. Neden? Nedeni elbette bellidir. 

Ben ilgili kişilere seslenerek tüm samimiyetimle şunu diyorum: Her şeyden önce aşçıları ve camiamızı birleştiriniz, sonra Türk mutfağına yön vermeye çalışınız. Evvela birleştiren olunuz, sonra Türk mutfağına yön verebilecek konumda kendinizi görünüz. 

O halde işte onlara Türk mutfağına yön veren şeflerden biri olabilme fırsatını ben veriyorum. Bu yazıyı baştan sona kadar okurlarsa ve buradaki tüm şartların gereğini yerine getirirlerse TAFED’in başında bulunan zatı Ayyıldız rehberine dâhil etmeyi düşündüğümü ilan ediyorum.

Kendisi eğer samimi olarak bazı şartları ve gerçek manada Türk mutfağı davamızın misyonlarını hiçbir kişisel çıkar ummaksızın Türk mutfağı için uygulayanlardan biri olacaksa, Türk mutfağının istikbali önünde engelleri koyan değil, kaldıranlardan olacaklarsa neden Türk mutfağına yön verenlerden olmasınlar…

Eğer bundan sonra Türk mutfağı davasını gerçek manada kişisel ihtiraslarını bir kenara bırakarak sahiplenecek ve Türk mutfağı davamızın bir parçası olarak karşılık beklemeden, kişisel çıkarları düşünmeden çalışacaklarsa kendisine bundan sonra zatta demeyeceğiz.

Biz onu Türk mutfağına yön verenler listesine koyacağız. Ancak bunlar için öncelikle yukarıda da belirttiğim gibi kendilerinin de çok iyi bildiği geçmişteki hatalarında bundan sonra ısrarcı olmamaları öncelikli şarttır.

Sonra bu yazıda yer alan yukarıdaki ve aşağıdaki hususlarda davamızı davası olarak görürlerse; ben kendisine tüm Dünya’da Türk mutfağına yön veren şeflerden olma fırsatı vereceğim ve onu Ayyıldız Rehberimize söz verdiğim gibi kayıt edeceğim.

Bu konuda bazı arkadaşlarımız olumsuz görüş bildirseler de, yine şahsen benimde bu kişiye karşı her ne kadarda haklı olarak net tavır ve tutumlarım olsa da, rahmetli babamın adaşım dediği kişiye bende adaşım diyerek böyle bir fırsatı vermek istiyorum.

Bunu en başta Türk mutfağı için yapıyorum. Çünkü söz konusu Türk mutfağı ise benim için gerisi teferruattır. Ben şahsıma geçmişte yapılmaya çalışılmış olanları Türk mutfağı için bir kenara bırakabilirim. Bu olgunluğa ben sahibim.

Geçmişte bizim gibi düşünenleri engellemek için bunların yapmaya çalıştıklarını biz asla yapamayız. Her şeyden önce Türk mutfağının geleceği için yapamayız. Ama onlar kendi ikballeri için, kişisel çıkarları ve ihtirasları için Türk mutfağının geleceğine en büyük ihanetleri yaptılar.

Biz onlar gibi farklı düşünenleri sosyal medya da dahi asla engellemiyoruz. Ama onlar oradan da engellediler. Çünkü onların zihniyeti budur, doğruyu ve hakkı savunanlara her zaman tahammülsüzdüler. Biz ilgili konularda gereken olgunluğa sahibiz. Asıl mesele ilgili kişiler burada ifade ettiğim konularda gereken olgunluğa sahip midir?

ASIL GÜNDEM COVİD-19

Bildiğiniz üzere tüm Dünya insanlığı olarak oldukça zor günlerden geçmekteyiz. Bazı analizlere göre birinci ve ikinci Dünya savaşları sırasında bile cephede olmayan insanların günlük hayatlarını etkileyecek tarzda böyle bir etki yaşanmamış olduğu söyleniyor. Bu oldukça önemli bir analiz ifadesidir. Bu Dünyamızın içinde bulunduğu krizi özetlemektedir.

Tüm Dünya’da sektörümüzün çektiği sıkıntılar, sektördeki durgunluk, virüsün tüm Dünya’daki sosyo-ekonomik etkileri hepimizin camia olarak asıl gündemidir. Tabi ki yine bazıları hariç… Onların gündemleri şuanda çok farklı, bu konuya yazının son kısmında değineceğim.

Bu konularda haklı olarak medyada yer alan ve sıkıntılarını dile getiren meslektaşlarımızı asla görmezden gelmediğimizin bilhassa şahsım adına bilinmesini isterim. Arkadaşlarımızın şahsıma ilettiği üzere bu konularda destek arayan ve şikâyetçi olarak camiaya bir şeyler anlatmaya çalışanlar dâhil herkesin görüşlerine saygı duyuyor ve aynı duyguları paylaşıyorum.

Bu konularda bazı çevrelerin camiamıza yaptığı bazı çağrıları, komisyon kurma davetlerini şahsen destekliyorum.

Ancak unutulmaması gereken bir şey varsa oda şudur: Medyadan da takip ettiğimiz kadar tüm Dünya’daki devletlerin kurumları bu konuların zaten farkındadırlar. Ancak malum virüs işverenleri de ister istemez zor durumda bırakmaktadır. Buda tüm dünya genelinde özellikle bizim sektörümüzde işsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum “yarın ne olacak” belirsizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu korku ve panik havası ise işverenlerin iş yerlerini kapatmasıyla veya işçi sayılarını azaltmasıyla sonuçlanmaktadır. Bu konu küresel anlamda tüm dünyanın sektördeki ortak sorunu ve meselesidir. Bu krizden 1. derecede etkilenen sektörlerden birisi hiç şüphesiz bizim sektörümüzdür.

Bulunan aşı tatbik edilmeye başlayınca her şeyin düzeleceğini ummaktan başka eğer bu dönemde elimizden gelecek bir şey varsa o da şahsi fikrime göre şunlardır:

  • Böyle bir dönemde STK’larda üyelikleri bulunanlar içinde gerçek anlamda zor durumda olanlar varsa bu meslektaşlarımızın belirlenmesi (ihtiyaç sahiplerinin isimlerini paylaşmadan) ,
  • Bunların hangi STK’larda olduklarına bakılmaksızın belirlenmesi ve tüm federasyonlarca yardım kampanyaları oluşturulması,
  • Eğer bir komisyon kurulacaksa bana göre bu komisyon camiamız içinde birlik adına böyle anlamlı bir yardımlaşma kampanyası için yapılmalıdır.
  • Bu komisyon daha sonra Devlet’in resmi makamlarıyla dahi belediyeleriyle de ortaklaşarak ilgili ihtiyaç sahibi meslektaşlarımıza yardım etmek için görüşmelerde bulunabilir, kampanya ile ilgili bilgiler vererek ilgili ihtiyaç sahibi meslektaşlarımızın sorunlarına çözümler bulanabilir. Bu kampanya çerçevesinde bazı kurumlardan destek için taleplerde ve girişimlerde bulunulabilir.
  • Hatta camiamızda oluşturulacak olan böylesi anlamlı bir seferberlik kampanyasına sektör dışından STK’lar da dâhil edilebilir.

Bana göre bu anlamda kurulacak bir birlik veya komisyon çok uzun zaman önce dile getirdiğimiz gibi camiamız içinde kurulmalıydı. Dünya’da her alanda olduğu gibi ülkemizde de mutfak sanatları alanında tüm STK’lar tek bir çatı altında bulunmalıydı. Bunu başarabilmiş olsaydık samimiyetle ifade ediyorum ki; bu gün bunları konuşmuyor olacaktık.

Bu gün bizim konuştuğumuz sektörde mağdur olanların mağduriyetinin giderilmiş olmalarıyla ilgili konular olacaktı. Bizi böyle birbirimizden kopmuş bir camia yapan nedenleri aslında birçoğumuz bilmekteyiz. Bilmeyenlerde davamızın mimarının 7 Ocak 2009’dan önce neleri savunduğunu, neleri camiamıza telkin ettiğini bilenlerden çok iyi öğrenebilirler. Yine bilmeyenler 26 Ağustos 2010 tarihinde doğmuş olan TMDH’nin doğuş nedenlerini, tarihçesini, misyonlarını ve vizyonunu bilenlerden veya resmi kurumsal sitemizden öğrenebilirler.

Hepimiz bilmekteyiz ki, bu dönemlerde devletler zaten kendi alanlarında tüm vatandaşlarını düşünerek çalışmalar yürütmektedirler. Burada asıl olan önce camia olarak konuyla ilgili duyarlı olmak ve bir araya gelmek gerektiğidir. Ardından sorunu- sıkıntısı olanları belirlemek ve gerek duyulursa devlet kurumlarının kapısını çalmak veya devletten çözüm beklemek olabilir.

Bazı fikirlerde belirtildiği üzere bunları sağlamadan oluşturulacak komisyon sadece devletin de zaten bildiği şikâyetleri ileteceğiniz ve haber sitelerinde resimler ile paylaşılacak içeriklerin olacağı bir komisyon mahiyetinde kalacaktır diye düşünüyorum.

Asıl olan öncelikle devlet makamlarına camiamızla ilgili şikâyetle gitmeden evvel kendi göbeğimizi kendi camiamız içinde kendimizin kesebilmeye gayret göstermemiz olmalıdır.

Burada her şeyden evvel derneklerde ve federasyonlarda bulunanların mağduriyetleri varsa; bunları gidermekle sorumlu olanlar bu STK’larda başkanlık görevinde bulunanlardır. Bu konuda üstüne düşeni yapmaya gayret gösteren, sorumluluk hissi duyan, kaygıları, hassasiyetleri olan ve sektördeki bütün STK’lara örnek olacak şekilde davrananları her zaman ön plana çıkartmalıyız. Bu arkadaşlarımız gündemde olarak sürekli ön planda tutulmalıdır. Gündemdeki yerini koruması sağlanmalıdır.

BÜTÜN AŞÇILIK KURUMLARINI BİR ÇATI ALTINDA BİRLEŞTİRECEK KOMİSYON KURULMALIDIR

Burada yapılması gereken camia olarak yardımlaşma kampanyası oluşturmak ve bunu bir komisyon aracılığı ile yürütebilmek olabilir. Hatta bütün aşçılık federasyonlarını, derneklerini bir çatı altında birleştirecek bir üst komisyon kurulmalıdır. Buradaki tüm üyeler tek bir çatı altında olarak değerlendirilmeli ve yardımlaşma kampanyası çerçevesinde adımlar atılmalıdır. Belki de bu bütün camiamızın bir çatı altında olmasına vesile olacak bir başlangıç olur. Bizimde uzun yıllardır yegâne amacımız hep bu yönde olmuştur. Makam veya mevki hırsı olmadan herkesin bir arada, bir olduğu, diri olduğu birleşmiş tek bir STK bizimde uzun yıllardır ülkemizde özlemle beklediğimiz, arzuladığımız, görmek istediğimiz bir hedeftir. Bu davamızın, misyonlarımızın da en önemli konularından sadece biridir.

GEÇMİŞİMİZİ VE TARİHİMİZİ ASLA UNUTMAYALIM, BİLELİM 

BEKİR ERÇOBAN YARDIM KAMPANYASI

Camiamızda eski olanların hatırlayacağı üzere geçmişte zor durumda hastalıklar ile boğuşmakta olan bir ustamız için Rahmetli babam Zeki Gülyiyen tarafından bir kampanya başlatılmıştı. Değerli ustamız Bekir Erçoban için oluşturulmuştu o kampanya. Bu konuda yardım toplamaya teşvik etmek amacıyla bazı otellerde etkinlikler düzenlenmişti.  Böylesi bir yardım kampanyası camiamızda ilk defa Zeki Gülyiyen tarafından birlik olmamız arzusuyla oluşturulmuştu. Bu anlamda ilk olarak tarihteki yerini almıştı.

Ancak camiamızdaki bazı çevreler bu gün olduğu gibi ilgili bu konuları o günde görmezden gelmişti. Bekir Erçobanı gören bazı çevreler ise yardım yaparlarken onu rencide etmişlerdi. Ben o gün Bekir Erçoban ustamızın şahsıma telefonda dediği “Beni bir dilenci gibi ortaya çıkarttılar” sözünü hiç unutmadım. Camiamızdaki bazıları da Bekir Erçoban ustayı, o sözünü iyi bilsinler ve asla unutmasınlar.

Bu anlamda eğer bu konularda içinde bulunduğumuz küresel kriz için mağdur olanlarla ilgili bazı yardım kampanyaları oluşturulacaksa ihtiyaç sahiplerinin isimlerinin sadece güvenilir kişilerce bilinmesi ve kamuoyu ile paylaşılmaması önemli bir konudur.

Eğer bu konularda birlik olamayacaksak tüm Dünya’daki devletlerin görevlerini yaptıkları gibi; ben belediyelerinin, Kızılay’ının böyle bir felaket karşısında görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalıştıklarını düşünüyorum. Bu anlamda mağdur olan aşçılarımız için buralara bağışlar yapılabilir diye düşünmekteyim. Yine aşçılık STK’ları mağdur olan aşçılarımız için buralara başvurabilir diye düşünmekteyim.

Sosyal medyada bu konulara eğilen ve sektördeki meslektaşlarımızın dertleriyle derlenenlere bunları haklı olarak gündeme getirenlere ne kadar teşekkür edilse azdır. Ancak bunları gündeme getirenlere karşı tavır alanların ve sizlerin bu haklı taleplerinizi görmezden gelerek öteleyenlerin olduğunun da bilincinde olduğumuzun altını çizmek isterim. Bunu sizlerin de iyi bilmesinde fayda vardır. İşte onlar uzun zamandır bulundukları yerlerde bu gün olduğu gibi sadece kendi çıkarlarını düşünmektedirler. Onlar kişiselleştirdikleri federasyonlarda, derneklerde bulunarak buraları kendi menfaatleri doğrultusunda yıllardan beri kullananlardır.

Bunları her anlamda iyi bilmeli ve bazı şeyleri bu günlerde de çok iyi görmeliyiz diye düşünüyorum.

Saygılarımla

Tolgahan Gülyiyen

logo-tolgahan.jpg

KONUYLA İLGİLİ OLABİLECEK 25 KASIM 2020 TARİHLİ KAYNAK ARŞİV-1

logologo3wtca1logo tolgahanzg logo