Türk mutfağının tüm Dünya’daki değerli emektarları, akademisyenleri, araştırmacıları, tarihçileri, yazarları, kısaca saygıdeğer meslektaşlarım;
14-15 yaşlarımda ata mesleğimiz olan aşçılık ve mutfak sanatları mesleğine İstanbul Çırağan Sarayında başladım. Ankara Beşevler Otelcilik ve turizm meslek lisesinden yüksek dereceyle mezun oldum. O yıllarda Gastronomi ve mutfak sanatları olarak eğitim veren tek devlet üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesiydi. Bu yüzden ADÜ-Didim Meslek yüksekokulunun Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünü ilk sıradan, ilk tercihim olarak yazdım. Üniversite dönemimde ilk yurt dışı stajımı 2008 yılında ABD’de Orlando World Center Marriott Hotel’de yaptım. Buradaki şefler tarafından tarafıma verilen staj başarı notumun 100 üzerinden 100 olduğunu ilgili evrakı temsil ettiğim üniversitemin öğretim görevlisi Sayın Burak Okşar’dan öğrenmiştim. Sayın Hocamız bunu tüm sınıfın ortasında söylediğinde etraftaki kıskanç bakışlardan ziyade ben önce üniversitem adına gurur duymuştum.
Rahmetli babam şef Zeki Gülyiyen’in trajik kaybından çok kısa bir süre sonra Didim meslek yüksekokulunun genel birincisi olarak en yüksek ortalama ile 2009 yılında mezun oldum. Bunun ardından Yunanistan’a mesleğimle ilgili çalışmalar yapmak üzere üniversitem tarafından gönderildim. Kısa bir Kıbrıs deneyiminden sonra ise ABD Hilton otelden iş teklifi almış olarak 2010 yılında tekrar ABD’nin yolunu tuttum.
Sayın Tansu Çiller’inde özel aşçılığını yapmış olan rahmetli babamın yarım kalmış olan ideallerini tamamlamak her zaman için en büyük hedefimdi. Babam ile mesleksel anlamda sahip olduğumuz idealler birçok insanın bu hayattaki dünyevi amaçlarından çok daha başka anlamlar ifade eden tarzda ideallerdi. İşte bu yüzden babamdan bana miras bırakılmış olan o idealler asla belirli bir bölgede kalamazdı, kalmamalıydı. Sonuç olarak her şeye rağmen 26 Ağustos 2010’da TMDH doğdu.
TMDH geçmişimizden günümüze kadar Türk mutfağı için gerçek manada değer ifade eden tüm ustalarımızın çalışmalarını, fikirlerini onlar ölseler bile yaşatarak canlı tutan bir vizyona ve önemli derecede her anlamda farklı misyonlara sahiptir.
2010 yılında kurulmuş olan TMDH, bu gün oldukça geniş bir ufka sahip olarak tüm dünyada eşi ve benzeri görülmemiş projeleriyle Türk mutfağı adına çok yönlü çalışmaları desteklemektedir. TMDH, aynı zamanda dünya tarihinde mutfak sanatları alanında yazılmış yegâne mutfak sanatları doktrini niteliğini de taşımaktadır. TMDH, rahmetli babam Zeki Gülyiyen ustamın her alanda tüm fikirlerinin ve istikbal hedeflerinin vücut bulduğu uluslararası bir kurumdur.
10 Kasım 2019 tarihinde hedef 2020 - vizyon 2020 ve her şey Türk mutfağı için derken ne demek istediğimizi de şu günlerde çok daha iyi ifade edebildiğimizi düşünüyoruz. 2010’dan beri beklediğimiz 2020 hedeflerimiz ve vizyonumuz mutfak sanatları alanında Dünya’da asla eşi benzeri olmayan çalışmalardır. Türk mutfağı yılı içerisinde yürürlüğe koyduğumuz Ayyıldız rehberi projemiz ve Dünyanın ilk Türk mutfağı akademisi olan Dünya Türk mutfağı akademimiz(WTCA) kendi alanlarında oldukça farklı vizyonlara ve misyonlara sahiptir. Dünya Türk mutfağı akademimiz Türk mutfağına çok farklı bir alandan bakmakta olan bir akademidir. Maddi kazançtan ziyade WTCA, daha çok tüm dünyada küresel anlamda Türk mutfağı adına bilimsel çalışmalar, tezler ve raporlar oluşturmaktadır. Kendisine özgü müfredatı da bulunan akademimiz çağın şartlarına göre Türk mutfağı için tüm dünyayı kapsayıcı şekilde müfredat çalışmaları yapmakta ve eğitim almak isteyenlerin kültürlerine göre de bu müfredatını oluşturarak gerektiğinde güncellemektedir.
Bu güne kadar kadim kültürümüzde ve tarihimizde önemli anlamları olan tarihlerde ilan ettiğimiz tüm projelerimizle tüm Dünya’da alanında donanımlı olan arkadaşlarımızla beraber tamamen Türk mutfağı ve Osmanlı mutfağı üzerine çalışmalar yürütmekteyiz. Ayrıca bazı sosyal projelere de destek olmaya gayret göstererek Türk şeflerimizin bu günlere kadar emsali görülmemiş bir vizyonla dünyada yer edinmesini her zaman olduğu gibi yıllardır destekliyoruz. Türk mutfağı adına tüm Dünya’daki Türk restoranlarını ve şeflerini de kapsayacak şekilde küresel anlamda oldukça önemli olan akademik hedeflerimizle bizler artık hedef 2030 diyebiliyoruz.
TMDH olarak farklı coğrafyalara göre farklı istişare heyetlerimiz bulunmaktadır. Buralarda kendi alanlarında fikirlerine önem verdiğimiz meslektaşlarımız vardır. Yine mutfak sanatları alanında Türk mutfağına katkı sağlayabileceğini düşündüğümüz farklı mesleklerde görevli yerli veya yabancı arkadaşlarımızla farklı konularda çok yönlü istişareler yapıyoruz.
Geçmişten günümüze kadar Türk mutfağı adına hiçbir karşılık beklemeden önemli bir vizyon ortaya koymuş olan şeflerimiz için bizler onların bedenleri ölse bile fikirlerinin yaşatılması gerekliliğini savunuyoruz. Bunu da sadece Türkiye’de değil, tüm Dünya genelinde Türk mutfağı adına yaşatmakla mükellef olduğumuz bir görev anlayış ile yüksek sorumluluk ile yürütüyoruz. Türk mutfağı ve gelecek nesillerin kendi değerlerine göre şekillenebilmesi adına bunun önemini oldukça yüksek görüyoruz. İşte bu yüzden bizler kadim değerlerimize göre ustalarımızın ezelden beri olan miraslarını yaşatarak gelecek nesillere aktarmanın Türk mutfağının istikbali açısından büyük bir önem arz ettiğini çok uzun yıllardır güçlü bir kararlılık ile savunuyoruz.
Söz konusu bu ustalarımız arasında yer alan tüm değerlerin emanetçileri ve sahipleri olarak onların Türk mutfağı adına yapmış oldukları çalışmalarını kendimize rehber görüyoruz. Onların savundukları tüm önemli değerleri korumak, canlı tutmak ve bu doğrultuda gelecekte Türk mutfağı için çalışacak nitelikli nesillere bu emanetlerimizi taş üzerine taş koymuş olarak dosdoğru bir şekilde teslim etmekle yükümlüyüz. Ne emanetlere hıyanet içinde olmamız, ne de bize emanet edilen mirasımıza yüz çevirerek bunları dünyevi kişisel çıkarlarımız için unutmamız bizden istenebilir. Bizler, bize emanet edilen değerlere sahip çıkmaz isek atalarımızın yüzlerine bakamayız diyenleriz. Bundan ötürü bizi sahip olduğumuz en önemli değerlerimizden istikbalde mahrum bırakmak isteyenlere boyun eğmemiz ebediyen asla düşünülmemelidir.
İşte bu yüzden Ayyıldız rehberimizin A harfi Aydın Yılmaz ustamızı, Z harfi ise Zeki Gülyiyen ustamızı temsil etmektedir. Ayyıldız rehberi sadece restoranları sınıflandırarak, yıldızlandıracak bir rehber olarak da kesinlikle kalmayacaktır. Bu her yönüyle tüm dünyada farklı dillere çevrilerek bilge ve aksakallı (duayen) ustalarımızın yer aldığı Türk şeflerinin bir rehberi ve el kitabı olacaktır. Yani Ayyıldız rehberimiz kadim mutfak kültürümüze göre aşçılarımıza sadece mesleksel anlamda değil, her anlamda yol gösterecek bir rehber niteliğindedir. Bu yüzden Ayyıldız rehberimizin parolası “A’dan Z’ye Türk mutfağının tüm değerli ustaları burada !”parolasıdır. Bu parolanın bir gerekliliği olarak Dünya’da Türk mutfağını temsil eden ve Türk mutfağı için yeni ufuklar açan herkes bu rehbere dâhil olarak gelecek nesillere örnek gösterilecektir.
Ayrıca Türk mutfağı için çalışarak gerçek manada benliğini samimi olarak ortaya koymuş olan ve halende koymakta olan tüm şeflerimiz memleketlerine asla bakılmaksızın ister istemez bu rehberin uzun zamandan beri zaten bir parçası olmuşlardır.
Bizler TMDH olarak 2010’dan beri kadim değerlerimize göre oluşturduğumuz 2020 vizyonumuzu tüm Dünya nezdinde Türk mutfağına ve gençlerimize armağan etmiştik.
Tüm Dünya’da samimi duygular ile Türk mutfağını bir dava olarak sahiplenmiş ve gerçek manada bu davanın yılmaz savunucusu olan değerli Türk şeflerimiz;
Bazılarınızın da çok iyi bildiği üzere, Türk mutfağı için gerektiğinde uykuları dahi kendime haram sayarak çalışmam gerektiğinde asla hiçbir zaman şikâyet etmeden çalışmaya yüksek gayret göstermişimdir. Atalarımdan atalarıma geçmiş olan o bayrağın temsil ettiği sorumluluğu yerine getirebilmek için her anlamda çok çalışmaktan beni hiçbir şey alı koymamalı ve koyamazdı diyordum. İşte yerine göre bu uykusuz çalışmaların da bir sonucu olarak bizler 2020 yılı içerisinde ortaya koyduğumuz tüm akademik anlamdaki çalışmalarımızı, tezlerimizi, projelerimizi, hedeflerimizi tamamen Türk mutfağı ve onun istikbali için büyük düşünerek sürdürme konusunda ilk günkü kararlılıktayız. Bu konudaki kararlılığımızı ise her şeye rağmen asla yılmadan her konuda gösterdik. Şüphesiz ki bundan sonrada aynı kararlılık ile bu çalışmalara devam edeceğiz. Bizden sonra gelecek olanlar ise bu çalışmaları kaldığı yerden daha da ileriye götürmekle yükümlüdürler. Ayrıca bu konudaki kararlı tutumumuz, bizim gelecekte bu meslekte Türk mutfağını temsil edecek olan nesillerimize olan borcumuzun da bir gereğidir.
Yukarıda anlattığım konularda her zaman yüksek hassasiyetleri olan ve Türk mutfağını çok daha başka ufuklara taşıyarak Türk şeflerine tüm Dünya’da yüksek katma değer sağlamak için çaba sarf eden değerli meslektaşlarım;
Sizlerin savunduğunuz değerleriniz bizim de binlerce yıldır savunduğumuz ortak değerlerimizdir. Bilge ustalarımızın savunduğu tüm değerler onların nezdinde bizim de savunduğumuz ortak değerleri ifade eder. Daha birçok konuda farklı coğrafyalarda ortak değerlere sahip olan bir milletin; mutfak sanatları alanında da tüm dünya genelinde her anlamda bir olması, birlik olması ve diri olması beklenir.
Bizim yıllardır büyük bir onur ile taşıdığımız o şanlı sancak işte tüm bu birleri bir araya toplayan ve tüm dünyada temsil eden sancaktır.
Türk mutfak sanatları alanında temsiliyle mükellef olduğum atalarım gibi farklı renklerimizle hepimizin bir ve beraberce Türk mutfağı için çalışmasını bende değerli şefim, öğretmenim rahmetli babam gibi uzun yıllardır dile getiriyor ve arzuluyorum. Bizler hepimiz tüm Dünya’da birlikte Türk mutfağıyız ve birlikte güçlüyüz. Türk mutfağı için bize bizden başka sınıf atlatacak başka hiç kimsemiz yok, istikbalde de olmayacağından kesinlikle emin olabilirsiniz. Bizler hepimiz Türk mutfağını savunduğumuz kadim değerlerimize göre şekillendirmekle mükellef olan ve bunların mücadelesini verenler isek her anlamda bölünmüşlüklere son vererek kayıtsız şartsız sadece Türk mutfağı için birlik olmalıyız.
Eğer biz hepimiz Türk mutfağı derken samimi isek ki, ben bu konuda bütün Türk mutfağı şeflerimizin samimi olduğuna yürekten inanıyorum. Bu samimiyetimizi de Türk mutfağını tüm dünyevi kişisel çıkarlardan daha üstün tutarak her anlamda perçinlenmeliyiz diye düşünüyorum. Bizim Türk mutfağının temsili üzerine aramızda bir yarış yapmaya ihtiyacımız yok, hiçbir zamanda asla olmamıştı. Biz enerjimizi birbirimizle kavga etmeye ve içimizde farklı kısır çekişmelere harcamamalıyız. Biz yabancıları kendi mutfak kültürümüzden taviz vermek suretiyle memnun etmek gibi bir zorunluluğa da hiçbir zaman ihtiyaç duymadık. Kaldı ki neden bu gibi konularda bir birimize yabancılar üzerinden onların beğenisine göre şekillendirdiğimiz Türk mutfağı ile üstünlük kurma gayretine girmeye çabalayalım? Biz Türk şefleri buna tenezzül dahi etmeyiz. Aksini yapmamız zaten bizim savunduğumuz binlerce yıllık kadim değerlerimize de tamamen aykırı olurdu. Biz her alanda ve özellikle akademik anlamda tezlerimizle tüm Dünya’da Türk mutfağı ile sorunu olanları alt etmeye enerjimizi harcamalıyız.
Şimdiye kadar bazı açıklamalarımda 10 yıllık bir birikimden kaynaklı olan ve asla bu mektubun muhatapları olanları uzaktan yakından ilgilendirmeyen farklı çıkışlarımın aksine, bu gün bu mektubumda temsiliyle mükellef olduğum kişiler adına da sizlere tüm bunları samimi olarak ifade ediyorum. Buraya kadar anlatmakta olduğum tüm konularla ilgili hepimizin sağduyu ile özgürce düşünerek gelecekte samimi fikirlerini ifade etmesinin önemine vurgu yapmak istiyorum.
Bizler, hepimizi birlik içinde Türk mutfağı olarak dünyada emsalsiz bir noktaya taşıyabilecek donanıma sahip olan herkese her konuda tüm Dünya’da Türk mutfağı için destek vermeye, birlik olmaya kurulduğumuz ilk günden beri varız ve o günden beri bu doğrultuda çalışıyoruz. Tıpkı rahmetli şefim Zeki Gülyiyen’in öğretilerinden öğrendiklerimiz gibi bizlerde onun gösterdiği amaç ve hedefler doğrultusunda her anlamda Türk mutfağı için tüm Dünya’da birlik olmayı arzuluyoruz.
Eğer tüm Dünya’da Türk mutfağına farklı bir ivme kazandıracaksak bunu ancak mesleki çalışmalarımızı her anlamda akademik konularda bilimsel tezlerle de destekleyerek yapmalıyız. Sonrasında ise Türk mutfağı için kadim kültürümüze göre şekillendirdiğimiz kendi Türk mutfağı eğitim müfredatımız ile yetiştireceğimiz yüksek donanımlı nesiller ile bunu tüm dünyada daimi kılmalıyız. İşte biz 2010 yılında bu amaçlarla çalışmalara başladık ve bu amaçlar ile yürüyerek istikbale bakıyoruz.
Bizler ile aynı ufuklara bakabilen ve bakmak isteyecek olan herkes bilmelidir ki, sizler Türk mutfağı adına bizler için yüksek önem arz etmektesiniz. İşte bu yüzden TMDH olarak edindiğimiz vizyonumuz ve misyonlarımız ile bizlerle birlik içinde çalışmalarımızda yer almak isteyecek herkesle Türk mutfağı için tüm Dünya’da birlikte yürütmekten onur duyacağımızı bu mektup ile siz değerli meslektaşlarım ile, akademisyenler ile, yazarlar ile, tarihçilerimiz ile, kısacası mutfak sanatları alanında her anlamda Türk mutfağına katma değer katabilecek olan her meslek grubuyla paylaşmaktan atalarım adına da onur duyuyorum.
En Derin Saygı ve Sevgilerimle Hoşça kalınız
Şef Tolgahan Gülyiyen