Sevgili kardeşlerim bu köşe yazımda uzun yıllar önceden düşünmüş olduğum ve en önemli ideallerimden birisi olan ve bu gün zafer bayramımızda duyurduğumuz Dünya Türk mutfağı akademisiyle ilgili bazı fikir ve düşüncelerimi paylaşacağım.
Bizler 2200 yıllık bir kültür medeniyetinin gerçek mirasçılarıyız. Uzun yıllardır hep düşünmüşümdür. Yaklaşık 3000 yıldan daha fazla bir tarihi geçmişe dayanan bir medeniyetin sahipleri olarak, neden dünya çapında aşçılık ve mutfak sanatları mesleğimizle ilgili kadim kültür mirasımıza uygun bir cemiyetimiz olmamıştır diye…
Neden içimizden biriside çıkıp kendi kültür medeniyetimize uygun bir cemiyet ve akademi kurarak Türk mutfağı için akademik anlamda ihtiyaç duyduğumuz çalışmaları yapmak için çalışmamıştır ve gayret göstermemiştir diye… İşte tüm bunları hatta daha da fazlasını uzun yıllar önceden beri hep düşünmüşümdür ve sorgulamışımdır. Bunun neticesinde ise TMDH ile beraber Dünya Türk mutfağı ve şefler akademisi doğmuştur. Bu akademinin armasını yani tamgamızı kendi öz değerlerimize göre bizzat tasarlayarak uzun seneler içerisinde de çalışma prensiplerini belirleyerek oluşturmuşumdur. Böylesi bir akademi Türk mutfağının dünü bugünü ve geleceği için yüksek önem arz etmekteydi. Şimdiye kadar Türk mutfağı doktrini dediğimiz olgu bu akademide şekillenmiştir. Bu doktrin yine Türk mutfağı akademisi içerisinde şekillenmeye devam edecektir. Tıpkı akademimizin Türk mutfağı ile ilgili diğer birçok konuda farklı stratejiler ve bilimsel çalışmalar üzerinde çalışmaya devam ettiği gibi.
Akademimizin üyeleri ve bazı akademisyen arkadaşlarımızın vakıf olduğu işleyişimiz tamamen kadim kültürümüze uygun bir şekilde binlerce yıllık bir geleneğe göre esas alınmıştır. Üzerinde çalıştığımız ya da çalışmakta olduğumuz tüm projeler ve stratejilerimiz tamamen kendi alanında uzman arkadaşlarımız tarafından geliştirilmektedir. Tüm Dünya’da Türk mutfağını ve kültürümüzü koruyarak her anlamda dünyanın en zengin mutfağına katkı sağlamayı amaç edinmiş olan akademisyenlerimiz arasında şef arkadaşlarımız olduğu gibi başka meslek erbapları da bulunmaktadır.
Kadim tarihimizde tüm meslek erbapları arasında kadim usta çırak ilişkisinin geçmişi malumdur. Bu ilişki karşılıklı saygı ve sevgi üzerine bina edilmiştir Hatta öyle ki yabancı kültürlerde asla bulunmayan kadim değerler bizim kültürümüzde ve dahi usta-çırak ilişkisinde her meslekte kendisine özgü bir biçimde bulunmaktadır.
1205 yılında Ahi Evran zamanında kurulmuş olan ahiliğin Türk kültürüne ve medeniyetimize Anadolu’da her anlamda kattığı değerler oldukça önemlidir. Türk esnaf ve sanatkarları arasında sağlanan dayanışma ve yardımlaşma ahiliğin kültür medeniyetimize olan katkılardan sadece birisidir.
Ahilik zamanla Anadolu’da her anlamda önemli bir güç haline gelmiştir. Hatta öyle ki; asayişin bozulduğu Moğol istilası gibi durumlarda bile kendi kadim kurallarıyla otoritesini yürüterek Anadolu’nun daha kısa sürede Türkleşip İslamlaşmasını temin etmiştir. Bunların yanı sıra göçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçerek hem Türk şehirciliği hız kazanmış, hem de İslami uyum kolaylaşmıştır.
- yüzyılın ikinci yarısına kadar ahiliğin Türk olmayan gayrimüslimlerin yerli halkın elindeki sanat ve ticaret işlerine Müslüman Türklerinde katılmasını sağlayarak esnafımıza ve sanatkârlarımızın kendisine özgü kültürünü koruyarak gelişmesine çok önemli katkılar sağlamıştır.
Tüm bunların yanında ahilik teşkilatı, dini ve ahlaki yapıyı da koruyarak gelecek nesillere aktarmıştır. Kısacası kendimize özgü değerlerimizi yine kendimize özgü bir şekilde koruyarak bunları hayatın tüm alanında kendi kültür ve değerlerimize göre şekillendiren ahilik; esnaf ve sanatkârlarımızın kadim değerlerimize göre yetişmesini temin etmiştir.
İşte genel anlamda geniş vizyonuyla beraber birçok vazifesiyle Anadolu’da medeniyetimizin yerleşmesinde ve öz kültürünün korunmasında her alanda olduğu gibi meslek erbapları arasında bir esnaf ve zanaatkârlar meclisi gibi görev yürüten ahilik meclisi bunun yanında kendi kültür değerlerimizi diri tutabilmek adına büyük katkılar sağlamıştır. Ahiler zaman içerisinde sadece mesleksel anlamında değil, aynı zamanda Anadolu’nun yurt tutulmasında ve ecdadımızın kazandığı birçok zaferlerde de büyük rol oynamışlardır.
İşte uzun yıllar önce kurduğum ve bu gün ilanı nasip olan Dünya Türk mutfağı ve Şefler akademisinin çalışma prensipleri arasında kendisine esas aldığı en önemli konu; başta mutfak kültürümüz olmak üzere her alanda yozlaştırılmaya çalışılan Türk kültür mirasını koruyarak gelecek nesillere aktarmaktır. Dünya Türk mutfağı ve şefler akademisi kendisine oldukça geniş kapsamlı bir vizyonu esas almaktadır. Tabi ki bununla beraber aynı derecede geniş ve kapsamlı sorumlulukları da kendisine görev edinmiştir.
Özellikle ata mesleğimiz olan Türk aşçılık ve mutfak sanatları kültürünü koruyarak gelecek nesillere kadim kültürümüze uygun bir şekilde aktarabilecek bir yapılanmaya uzun yıllardır gidilmemiş olması tamamen bizim içimizdekilerin dolayısıyla bizlerin kabahatidir. Uzun yıllar öncede bazı platformlarda dolaylı bir şekilde dile getirmiş olduğum böylesi bir yapılanmanın yıllardır bazıları tarafından kasıtlı olarak göz ardı edilmek istenmiş olduğundan ötürü bu önemli eksikliğe o yıllarda bizzat son vermiş olmamız Türk mutfağının tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır diye düşünüyorum. Böylesi önemli konularda yüksek derecede büyük eksikliğini çektiğimiz bu duruma bu güne kadar dolaylı olarak son vermiş bulunuyorduk. Bu gün ise bu dolaylı durumu ortadan kaldırarak, uzun yıllardır tezlerini, projelerini ve her alanda çalışmalarını yürütmekte olan Dünya Türk mutfağı ve Şefler Akademisini doğrudan ilan ediyoruz.
Kendi görev ve sorumlulukları alanında Dünya’da ve Türkiye’de bir ilk olan böylesi bir akademinin zamanla Türk mutfağına ve Türk kültürüne gerek yurt içinde gerekse küresel anlamda dünya çapında büyük bir katma değer katacağından kesinlikle şüphem yoktur.
Cenabı haktan hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Dünya Türk Mutfağı Akademisi Lideri
Tolgahan Gülyiyen