Adam yabancı: “Dipfray deme” diye bizdeki bazı özentilere söylüyor ve ekliyor “burası Türkiye.” Ama gel de bizdekilere anlat. Kendi aralarında fark edilebilmek için Türkçeyi yabancı kelimelerle konuşmak bunlara cazip geliyor ancak bu tarz durumların görgüsüzlükten başka bir şey olmadığı bizim toplumda ve sektörde henüz bilinmiyor. En azından yabancı kelimeleri Türkçe’nin bir parçası gibi alıp konuşanların havalı olduklarını zannettikleri kendi ortamları içinde.
Maalesef öz eleştiri yapacak olursak; bizler bazı konularda yeterince çalışmıyor ve bu konulara yeterince önem vermiyoruz. İşin kolayı ve hazırı var diye Fransızcasını, Farsçasını, İngilizce karşılığını alıp dilimize yerleştirmeyi daha kolay buluyoruz.
“Ru” karşılığı meyanedir, ancak Farsçadan dilimize geçmiştir. Yine de kendimiz öz karşılığını bulmadığımız, bu konularda gayretli olmadığımız sürece kendi kültürümüze en yakın olanı kullanmak ve gelecek nesillere böyle öğretmek gerekirdi.
Ancak bize Turizm otelcilik lisesinde ve üniversitede mesleğimizle ilgili öğretilen eğitim müfredatı Fransız özentisi üzerine kurulduğu için biz Fransızların değerleri üzerinden sınav olurduk.
Peki, bunları öğrenenlerin kaçı bu gün yurt dışında?
Bana göre bunları Fransız özentisi bir anlayışla öğreten resmî eğitim müfredatı, buradan yetişen gençlerimizin yüzde 90’nın yurt içinde kendi ülke mutfağının yozlaşmasına sebep olan bir eğitim müfredatıdır.
Özel okullara ve yabancı yemek kurslarında öğretilenlere elbette söyleyecek bir söz olamaz. Bu her ülke için özgürlüğün gereğidir.
Ancak resmî okullarda mesleğimizle ilgili öğretilen Fransız ve yabancı hayranlığı üzerine bina edilmiş eğitim müfredatı bu yozlaşmanın sorumlusu arasındadır.
Hangi Fransız Okulu Türk mutfağının ya da herhangi bir yabancı mutfağın terimleri ile kendi çocuklarını sınava tabi tutmuş? Ya da tutmaktadır?
Hangi Fransız ya da yabancı Türkiye’de çalışabilmek için Türkiye’ye gelmeden önce Türk mutfağını onun mesleki terimlerini ve Türkçeyi öğrenmiştir...
Gelmeden öğrenmesine zaten gerek yok çünkü bizim içimizde bulunan ve kendilerinde henüz bazı meziyetleri oturmamış özentiler o kadar çok ki... Onlar yabancıların ağızlarından çıkanları hemen kendilerine uyarlarlar. Sonra da kendi insanına yabancı kelimeler kullanarak havalı olduğunu düşündükleri görgüsüzlüğü yaparlar.
Hem görgüsüz, hem cahil ama kimilerine göre fenomen. (görüngü-gözlenebilen, duyularla algılanabilen her olgu ve olay)
Tolgahan Gülyiyen
(Neye göre konuşuyor bu diyen olursa tüm o müfredatları yalamış yutmuş ve dereceler ile o okullardan mezun olup, mümkün olduğunca Dünyayı gezmeye çalışmış biri olarak konuşuyor diyebilirsiniz.)