BİR ÇAĞI KAPATTIK. YENİ BİR ÇAĞI AÇTIK

seal_of_wtca.png

Liderimiz Sayın Tolgahan Gülyiyen "Birçoklarının yeni öğrendiği gibi bizim için artık her yıl Türk Mutfağının yılıdır. Tıpkı ezelden beri olduğu gibi.” dedi.

Kendisi bu gün aşağıdaki yazılı açıklamasını Türk aşçılarına ve camiamıza hitaben yapmıştır.

“TÜRK MUTFAK SANATLARI ALANINDA BİR ÇAĞI KAPATTIK. YENİ BİR ÇAĞI AÇTIK.”

Değerli Arkadaşlarım;

7 Ocak 2020 tarihi itibari ile Türk mutfak sanatlarında bir çağ kapanmış, yeni bir çağ açılmıştır.

Aşçılık camiamız içinde gösterişten ileri gitmeyenler kuru kalabalıklarıyla övünmeye istedikleri gibi devam edebilirler. Çünkü bizler sayıların önemsendiği bir çağı çoktan kapattık. Bizler hepimiz gerçek manada Türk mutfağı diyen sizlerle beraber yeni bir çağ açtık. Bu çağda artık belirli niteliklerle sınırlı olan sayıların veya toplulukların pek önemi olmayacaktır. Bu çağda niteliklerin ve donanımların önemi artmıştır. Bizler yüksek donanım ve niteliklerimizle şimdiye kadar aşçılık ve mutfak sanatları alanında hiç kimsenin daha önce bakamamış olduğu ufuklara bakmaktayız.  Bahsettiğim konuların çok iyi farkında olan herkesi bu önemli ufuklara bakabilmeye davet ediyoruz. 10 yıl önce 2 adet olan aşçılar federasyonlarının geldiğimiz bu günlerde neden sayılamayacak kadar olduklarını sizler de çok iyi bilmektesiniz. Bu mızrağın bu çuvala sığmayacağı uzun yıllar öncede belli idi. Çünkü kendilerinin kuruluş amaçlarını Türkiye’deki tüm aşçılık derneklerini bir araya toplamak olarak niteleyerek toplum önüne çıkıp başkalarına kurdurdukları süslü cümlelerle kamuoyunu yanıltanların aslında camiamız içinde yıllardır ayrımcılığı ve dışlamayı körüklediklerini sizlerde çok iyi bilmektesiniz. Elbette sektörümüzde herkesin birbirini çekemediği veya kıskandığı ortamlarda bu kadar ayrışmanın olması doğaldır. Ancak bunun üzerine birde bazılarının kendi konumlarını koruyabilmek için en değerli yeteneklerimizi dışlayıcı ve hatta piyasadan silmek gibi tutumları eklendiğinde zararı görenin Türk mutfağı olmadığını kimse iddia edemez. Bizler Türk mutfağının geleceğini bazılarının kişisel makam veya ihtiraslarına asla kurban edemeyiz.

“BİZLER BALIKTAN UÇMASINI, KARTALDAN İSE YÜZMESİNİ ASLA BEKLEMİYORUZ.”

Elbette geçmişten günümüze kadar birlik dediğimiz için, Türk mutfağı dediğimiz için ilgili konularda bizim gibi düşünenleri hep engellemek istemiş olanların bizi anlamalarını beklemiyoruz.

Bizleri anlamayanların anlamadığı veya kabullenmek istemedikleri asıl konu şudur: Onlar kendi ağızlarıyla dedikleri gibi zaten çağı takip edememişlerdir ve çağın gerisinde kalmışlardır. Siz değerli arkadaşlarımızın da bildiği gibi; onlar kendi itirafları ile çağın gerisinde kalmışlarken bunu anlamak istememek için sosyal medya mecralarında polemik oluşturanlardır. Bunu kendi dilleriyle itiraf ettikten sonra bunu kabullenmeyenlerin içinde bulunduğu durum balığın karada yüzmeye veya ağaca çıkmaya çalışmasına benzer. Ancak bizler balıktan uçmasını, kartaldan ise yüzmesini asla beklemiyoruz. O yüzden yedisinde ne ise, yetmişinde de o olacak olanlara isteseniz de bir şey anlatamazsınız. Bunlar ile ancak zaman kayıp edersiniz. Bizim ise zaman kaybına tahammülümüz asla yoktur. Onların bu çok sevdikleri makamlarda olmaları veya olmamaları daha önce de dile getirdiğim gibi bizim için hiçbir anlam ifade etmiyor. O yüzden yaptığımız çağrılar bazı şeyleri hep birlikte hepimizin anlamasına vesile olabilmek içindir.

“TARİHİMİZİ BİLECEĞİZ, TARİHİMİZDEN DERS ALMIŞ OLARAK İLERİYE BAKACAĞIZ.”

Her zaman olduğu gibi geçmişte söylemek isteyip de söyleyemediklerimizi tüm açıklığı ile ifade ediyor ve bunu yaparken de elbette durmadan ileriye bakıyoruz. Türk mutfağı için, aşçılarımız için kadim kültürümüzden asla kopmadan yeni ufuklara ve istikbale bakmaya dün olduğu gibi her zaman kararlılıkla devam edeceğiz. Ancak bunu yaparken geçmişimizi asla unutmayacağız. Tarihimizi bileceğiz. Tarihimizden ders almış olarak ileriye bakacağız ve bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamamak için çok çalışacağız.

Türk mutfağı için, Osmanlı mutfağı için kuru kalabalıkların bir araya gelerek gösterişe dayalı çalışmalarına benzer israf projeleri içine girmemizi kimse bizden beklemesin. Çünkü böylesi çalışmalar israftan, gösterişten ve bazılarına kişisel çıkarlardan başka bir şey kazandırmamaktadır. Bizler ise kişilerden ziyade Türk mutfağının kazanmasını istiyoruz.

Bizler yüksek donanım ve niteliklerimizle, Dünya Türk mutfağı akademimizle; Türk mutfağını ve Osmanlı mutfağını gerektiği gibi gelecek nesillerimize ve tüm Dünya’ya anlatıp tanıtacağız. Bunları yaparken de olması gerektiği gibi entelektüel çizgimizden ve binlerce yıllık kadim kültürel değerlerimizden asla taviz vermeden yapacağız.

“BULYON VE HAZIR YEMEK REKLAMI YAPANLARIN ŞİMDİYE KADAR HİÇ YAPMADIKLARI HAYIR FAALİYETLERİNE YÖNELMELERİNİ SAĞLADIYSAK,

ÖRNEK OLDUYSAK NE MUTLU BİZLERE.”

Geçtiğimiz aylarda gerek Elazığ’da gerekse İzmir’de meydana gelmiş olan doğa felaketlerinde bildiğiniz üzere bazı çağrılarda bulunmuştuk. Bizim kültürümüzde bir elin verdiğini diğer el ya hiç bilmez, ya da çok az bilir. Bazı aşçılık topluluklarının bu felaketlerde şimdiye kadar yapmadıkları yardımları yapmalarından elbette memnun olduk. Ancak bu kurumların başlarında bulunanlar veya bunların yetkilileri ilgili konulardaki hayır faaliyetlerini sosyal medya’da bize karşı oluşturdukları polemiklerde gösteriş ve siyasi malzeme olarak kullanmaya kalkmışlar. Bizler elbette bazı aşçılık topluluklarının şimdiye kadar hiç yapmadıkları böylesi yardımlardan memnunuz. Ancak bunların yetkilileri, bu konularda şimdiye kadar hiç yapmadıkları hayırları sanki sadece kendi icraatları gibi çarşaf gibi listeleyerek sosyal medya’da bize karşı polemik olarak, siyasi malzeme olarak kullanma girişiminde bulunuyorlarmış. O hayırlara koşanların veya vesile olanların hayırlarının dahi sahibi olarak kendilerini görme ve bunu başka yönde kullanma gafletinde bulunan ilgili bu Aşçılık STK'sının yetkili kişileri umarım bazı şeylerin farkına varabilecek düşünceye sahip olurlar. Ayrıca, hayır odur ki yaparsınız, unutursunuz. Kendinizi insanlara kanıtlamak için oluşturduğunuz polemikler içerisinde gösteriş aracı olarak kullanmazsınız. En azından bu kadarını öğrenebilirler diye düşünüyorum. 

Bizler arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi bu toplulukların ve başlarındakilerin hazır yemek reklamlarını, bulyon reklamlarını bırakıp, bir nebze olsa da şimdiye kadar tarihlerinde hiç yapmadıkları hayırlara yönelmişlerse bundan elbette mutluluk duyarız. Aşçılık topluluklarına çağrımızda hem Elâzığ’da, hem İzmir’de bu yönde olmuştu. Çünkü STK’ların görevi sadece başsağlığı veya taziye mesajları yayımlamak değildir. STK’lar maddi kazanç sağlamaktan ziyade insanların hayrına olan yardım faaliyetlerine daha fazla eğilmelidirler fikrini paylaşmıştık. O günde elimizden geldiğince şimdiye kadar sektörümüzde kimsenin söylemediği bu fikirlerimizi her yerde herkesten önce paylaşma gayretinde olmuştuk. Bu anlamda yaptığımız bu çağrılarla ve sosyal medya paylaşımlarımızla bu kişilerin şimdiye kadar tarihlerinde hiç eğilmedikleri konulara eğilebilmelerine bir nebze de olsa vesile olabilmişsek ne mutlu bizlere.

Her zaman dediğimiz gibi Allah insanlar için taş üstüne taş koyanlardan her zaman razı olsun.

Yolumuz uzundur. Bu güne kadar engellerle doluydu. Bu günden sonra da engellerle ve dikenlerle dolu olacaksa da bizler tüm bunları aşmasını bileceğiz ve istikbalde Türk mutfağını şimdiye kadar hiç olmadığı yerlerde temsil etmeye hep devam edeceğiz.

“TÜRK MUTFAĞI İÇİN YENİ BİR ÇAĞ AÇTIK.”

Değerli Arkadaşlarım;

Bizler Türk mutfağına önemli bir vizyon kattık. Türk mutfağı için yeni bir çağ açtık. Henüz bunun farkına varamamış olanları asla dikkate almayınız. Onları sosyal medya mecralarında kendi hallerine bırakınız. Elbette bazı konularda kendimizi ifade etmemize olanak veriniz ve sosyal medyada bu doğrultularda bilgi paylaşınız. Ancak sizleri ilgili konularda polemik içeresine çekmek isteyenlerin amaçları bellidir. Konuları saptırtarak öküz altında buzağı arayanların farkında olduğumuzun çok iyi bilindiğini bu tarz kötü niyetli insanlara da iyi hissettirtiniz.   

Gerçekleri gören ve okuyan insanlar eğriyle doğruyu ayıracaklardır. Yalancılarla hakkı konuşanları elbette aziz Türk milleti ve aşçılık camiamız da çok iyi bilmektedir. Gelecekte de değerli milletimiz, insanlarımız, meslektaşlarımız, aşçılarımız ve özellikle çalışkan aydın gençlerimiz tüm bunların hepsini çok daha iyi anlayacaklardır. Benim bunlarla ilgili zerrece şüphem yoktur.

“7 OCAK 2009’DAN BERİ SEKTÖRÜMÜZDE HAKKI KONUŞANLARIN EKSİKLİĞİ HEP VARDI.”

Değerli Arkadaşlarım;

Bizler Türk mutfağı için hep birlikte önemli bir zafer kazandık. Bu zaferden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Türk mutfağı ile ilgili olarak hakkı konuşan ve savunanların varlığı 10 yıllık bir aradan sonra yine hissedilmiştir.  Türk mutfağı için görevi başında davası için çalışırken şehit düşmüş olan şefimiz, öğretmenimiz Zeki Gülyiyen’in 7 Ocak 2009’daki trajik kaybından sonra sektörümüzde hakkı konuşanların eksikliği en büyük eksiklerimizdendi. Bu eksikliği fırsat bilenler onun trajik kaybından sonra, kendisinin sağlığında söyleyemediklerini onun arkasından yani gıyabında dahi söylemişlerdir.

Şahsıma çirkin üsluplar içine girerek yaptıkları tehditlerin yanı sıra  “Biz Zeki Gülyiyen’i idare ediyorduk. Bir Zeki Gülyiyen daha istemiyoruz.” dahi diyebilme cüretinde bulunmuşlardı.  

Elbette daha başkaca bazı konuları tam olarak anlatmış da değilim. 

Ancak 7 Ocak 2009’dan sonra verdiğimiz ara son bulmuştur. Bu süreç bizim açımızdan her anlamda birçok şeyi görmemize de vesile olmuştur. Elbette bazılarının Türk mutfağını yozlaştırırken hoşuna gitmeyen gerçekleri söyleyen birisinin olması asla yine işlerine gelmeyecektir. Ancak yine de hakkı konuşanlar hep olmaya devam edecektir. Şehit düşmekle bitmeyiz. Gerekirse küllerimizden doğacağız ancak Türk mutfak sanatları alanında hakkı konuşmaktan şehit şefimiz Zeki Gülyiyen ustamız gibi asla vazgeçmeyeceğiz.

Efsane şefimiz Zeki Gülyiyen’in eksikliğini doldurabilmek ne mümkün. Ancak bundan sonra yine onun varlığı her zaman hissedilecektir. Bunu da zaten ilgili kişiler çok iyi anlamış bulunmaktadırlar. O yüzden gayri-ahlaki ve gayri-meşru olarak farklı yollara başvurmaya çalışmaktadırlar.

İstikbalde beni sahip olduğum en önemli mirasımdan mahrum etmek istemiş olanlar çok iyi bilsinler ki; şahsımı mahrum bırakmak istedikleri en doğal hakkım olan babamın manevi mirasından rahatsız olanların uzun zamandır farkındayız. Bunların rahatsızlıkları aynı zamanda Türk mutfağına olan düşmanca tutumlarını da açık şekilde gözler önüne sermektedir. Elbette hepsini çok iyi bilmekteyiz. Ancak her şart altında yılmadan yürümeye ve istikbale bakmaya devam edeceğiz. Bizim Türk mutfağına gerçek anlamda katkı sağlamaktan başka hiçbir amacımız yoktur, olmamıştır. Bizler Türk mutfağının yozlaştırılarak kadim kültürel değerlerimize uygun olmayan şekilde bir yöne doğru uçuruma sürüklenmesine asla sessiz kalmak istemeyenleriz. Bu doğrultuda çalışmalar yapmak için göreve atılmakta ise asla tereddüt etmedik.

TÜRK MUTFAK SANATLARI ADINA KAZANDIĞIMIZ ZAFER HEPİMİZİN ZAFERİDİR

Değerli Arkadaşlarım;

Şahsımın gibi gözüken bu zafer asla şahsi değildir. Bizler sefer ile emir olunanlardanız, zafer ile değil.

Ben ortaya koyduğum tüm çalışmalarımı gelecek nesillerimize armağan etmekteyim. Bu zaferi bizler kazandık ancak bunu taçlandırarak ileriye götürecek olanlar gençlerimizdir. Aydın nesillerimizdir, yani sizlersiniz. Ben de bir gün herkes gibi ölümü tatacağım. O gün geldiğinde kutsal Türk mutfağı davamızı taşıyacak olanlar bizden sonra gelenler olacaktır. Bizler o güne kadar taş üstüne taş koymakla sorumluyuz. Bizden sonra gelenlerde bu sancağı aynı şekilde çok daha ilerilere götürmekle sorumlu olacaklardır.

Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm çalışmalarınızda en samimi duygularımla başarılar temenni ediyorum.

Ne Mutlu Türk Mutfağı diyenlere…

En Derin Sevgi ve Saygılarımla

Aşçıbaşı Tolgahan Gülyiyen

Türk Mutfağı Diriliş Hareketi Lideri

TMDH_4.jpeg

 

logologo3wtca1logo tolgahanzg logo