TAFED'İN BAŞINDAKİ KİŞİYE SESLENDİ
Liderimiz Sayın Tolgahan Gülyiyen, uzun yıllardır TAFED'in başında bulunan Zeki Açıköz'e geçenlerde yaptığı açıklamalar üzerinden bazı sorular sordu. Ve şimdiye kadar hep sormak istediği ancak asla soramadığı bazı sorulmamış olan soruları ardı ardına sıraladı.
Tafed yönetim kurulunun başında uzun yıllardır bulunan Zeki Açıköz'ün özellikle Dünyanın gelişmesini takip edememek ve zamanın gerisinde kaldıklarını itiraf eden talihsiz bazı açıklamalarından sonra, liderimiz kendisine Türk mutfağı için gerçekten samimi ise istifa etmeleri gerektiği çağrısında bulunmuştur.
Liderimizin Yazılı Açıklaması
Binlerce yıllık kadim kültürümüzde o kadar çok bilge, aksakallı âlim düşünürlerimiz var ki hangisini anlatayım. Ben bunları saymaya kalksam atladıklarım ve bu yazıya sığdıramadıklarım olur.
Ancak her ne olursa olsun bizim örnek aldıklarımız geçenlerde talihsiz bazı cümleler kuran TAFED’in başındaki zattın gelecek nesillerimize güya kendince bir şeyler anlatırken örnek olarak gösterdiği Michael Jordan ile kıyas dahi kabul etmezler.
Türk milleti ve Türk gençleri kendilerine kimleri örnek alacaklarını zaten çok iyi bilirler.
Bizlerde zaten açıklamalarımızda bizden sonra gelecek nesillerimize ancak kendimizin olanları örnek gösterecek vizyonla yetişmiş insanlarız.
Türkiye Aşçılar Federasyonunun başında 13 yıldan fazla bir süredir bulunan zat öyle sanıyorum ki Türk mutfağına hitaben yazdığımız mektuptan sonra birlik sözünü ağzına sonunda alabilmiştir.
Yine öyle sanıyorum ki o mektupta yer verdiğimiz ifadeleri iyi okumuş özellikle “kısır çekişmeler” kısmını.
Ancak 1 kere okuması asla yetmez. Defalarca okumalıdırlar. İçtenlikle anlamak isteyerek okumalıdırlar.
Başta rahmetli babam olmak üzere bizler yıllardır kendilerinin ısrarla sergiledikleri kısır çekişme ve kavgalara son vermelerini istemiştik.
Ancak onlar her defasında “en iyisini biz biliriz ve biz yaparız” diyerek makam işgal etmek dışında hatta kendi adamlarını başkalarının haklarına girerek öne çıkartmak dışında Türk mutfağına 13 yılda elle tutulur hiç bir şey katamamışlardır. Covid-19 aslında bugüne kadar yaptıkları gösterişlerin boş olduğunu herkese göstermektedir.
Geçmişte bizler gibi meslektaşlarımıza yaşatılanları ve yapılanları çok iyi biliyoruz. Bizler gibi düşünenlere reva görülenler sırf birlik olmasını istediğimiz için yapıldı. Sırf Türk mutfağı ve sektörün birliği dediğimiz için maruz bırakıldığımız tüm zorlukları bize yaşatanlar şimdi çıkmışlar güya geçmişte bizim gibi düşünenlere yaşattıkları sıkıntılar üzerinden edebiyat parçalamaya ve kendilerine rol biçmeye kalkıyorlar. Dün başkaydılar, bugün başkalar. Ancak biz hep aynıydık ve dün ne demişsek ne savunmuşsak aradan 10 yıllar geçmesine rağmen hala noktasından virgülüne kadar yazıp ifade ettiğimiz her şeyin ardında kuvvetli olarak durabiliyoruz.
Federasyonlarda, derneklerdeki makamlarına güvenerek bu kişilerin arkadaşları ve temsilcileri tarafından bizim gibilere yapılan tehditler sırf bugün savunduklarımız savunulmasın diye yapıldı. Türk mutfağına istikbalde katkı sağlaması muhtemel birçok faydalı yetişmiş insanlarımızın önlerini kesenler iyi bilmelidirler ki bu insanların ahları hala onların üzerindedir ve ebediyen de her zamanda üzerlerinde olacaktır.
Bu zatın şu açıklamaları Türk mutfak sanatları adına da büyük talihsizliktir.
“ Yerli üretimi desteklemek için önemli adımlar atıldı. Ancak biz Türk Gastronomi camiası olarak bunun gerisinde kaldık. İçimizdeki kısır çekişmeler, vizyon sahibi olmayan hareketler, dünyanın gelişmesini takip edememek bizim bu durgunluğu yaşamamıza sebep oldu. Ancak artık geriye bakıp hesap sormanın zamanı değil, ileriye bakıp yeni bir hikâye yazmanın zamanı geldi.”
Efendiler her şeyden önce bizim literatürümüzde Türkçe konuştuğumuz ve yazdığımız sürece asla “Türk gastronomisi” diye bir terim yok ve asla hiçbir zamanda olmayacaktır. Her şeyden önce Türk mutfak sanatları dedik ve hep demeye de devam edeceğiz. Birilerinin hoşuna gitse de gitmese de kararlılıkla bu tutumumuzdan asla taviz vermeyeceğiz.
Açık yüreklilikle ve samimi olarak ifade ediyorum ki zamanın gerisinde kalan Türk mutfak sanatları camiası değil maalesef sizlersiniz. Suçu başkasında aramadan önce veya Türk mutfak sanatları camiasına geçmişte yaptıklarınızın sorumluluğunu yüklemeden önce elbette geriye bakmak zorundasınız. Bakmalı ve yaptıklarınızla yüzleşmelisiniz. Bu muhasebeyi yapıp kendi hesabınızı kendinize sorduğunuzda elde edeceğiniz tek sonuç Türk mutfak sanatları camiasına kattığınız faydalardan daha çok verdiğiniz zararlarla ilgili bir rapor olacaktır.
Siz hikâye yazma zamanı geldi demişsiniz. Ancak önce geçmişten günümüze kadar olan hikâyenizin muhasebesini iyi yapınız. Çünkü bizler hikâye değil Türk mutfağının tarihini yazıp dünyaya kazımanın derdindeyiz. Bunun içinde her anlamda benliğimizi Türk mutfağına armağan etmişiz. Size göre en önemli dünyevi zevklerimizden hatta gerektiğinde uykularımızdan bile feragat edebiliyoruz. Ya sizler bugüne kadar Türk mutfağı için nelerden feragat ettiniz? Bunu bir dava olarak sahiplenebildiniz mi?
Türk mutfağına yıllarımızı mı verdik diyeceksiniz? Hayır ! Türk mutfağının edebiyatı üzerinden sizler kişisel çıkar sağladınız. Ancak sıkıntıları bizler çektik. Bundan sonrada bizden gelenler sizin gibiler yüzünden sıkıntı çeksin asla istemiyoruz.
Değerli Haşim ustamızdan beri TAFED koltuğundasınız.
Onca yıldır Türk mutfağı adına ortaya elle tutulur ne gibi projeler koyup Türk aşçılarına ne gibi bir vizyon gösterebildiniz?
Gelecekte bu mesleği yapacak olan nesillerimize kimleri, hangi mutfakları örnek gösterdiniz veya özendirttiniz?
Türk mutfağı adına gerek yurt içi, gerekse yurt dışında hangi politikaları geliştirebildiniz?
Yurt içinde veya Yurt dışında dün hangi planlarınız vardı? Gelecekte ne gibi planlarınız var?
Gelecekte Türk mutfağını nerede görüyorsunuz?
Geçmişte kendinize hangi hedefleri koydunuz ve bugün hangi birisini gerçekleştirebildiniz?
İstikbalde Türk mutfağı adına hangi hedeflere ve hangi ufuklara bakabiliyorsunuz?
Sizin bahsini ettiğiniz “geri kalmışlıklar” yıllardır kişisel ihtiraslarınızla işgal ettiğiniz makamların hakkını veremediğinizden kaynaklı bir geri kalmışlıktır. O geri kalmışlık sizlerin parlak yeteneklerimizin önünü kesmenizden kaynaklı bir geri kalmışlıktır. Ancak bu tamamen sizin geri kalmışlığınızdır. Bizler ve bizim gibi düşünenler asla geri kalmış değillerdir. Hiçbir zamanda geride kalan olmayacaklardır.
Burada suçu Türk mutfak sanatları camiasına sakın atmayınız. Biz uzun yıllardır istikbale bakıyoruz ve sizin gibilere rağmen asla hiçbir konuda hiçbir şeyden geride kalmadık, kendimizi mahrumda bırakmadık.
Biz 10 yıl önce size rağmen hedeflediğimiz tüm projelerimizi 2020 yılında tüm dünya nezdinde ilan ettik ve hayata geçirdik. Bu konuda da kararlılıkla çalışmaları sürdüreceğiz. İşte bugün biz gönül rahatlığıyla hedef 2030 diyebiliyoruz. Ya sizler? Siz sadece “biz geri kaldık” diyebiliyorsunuz. Aslında kendinizi geride kalmış olarak lanse etmeniz sizin de bunu itiraf etmeniz gayet doğru ve anlaşılır bir ifadedir. Ancak bir o kadar da talihsizdir.
Şahsım ve arkadaşlarım adına sizi bu talihsiz ifadelerinizden ötürü TAFED’in başkanlığından istifaya davet ediyorum desem şüphe yok ki istifa etseniz de etmeseniz de bizler için hiçbir anlam ifade etmeyeceksiniz. Çünkü uzun yıllardır orada olmanızda olmamanızda aynı anlamları ifade ediyor. Çünkü 10 yıl önce bıraktığımız sizlere şöyle bir bakıyoruz, hala değişen hiç bir şey göremiyoruz. Ancak şüphesiz ki bu ifadelerinizden sonra size yakışan en doğru hareket gerçekten Türk mutfağı için samimiyseniz istifa etmektir. Artık kenara çekilip bazı konularda proje, fikir üreten insanların önünü geçmişte yaptığınız gibi gelecekte de tıkamamanızdır.
Türkiye’nin başkentinde mutfak sanatları alanında her türlü imkâna ve şartlara sahip bir kurumun başında bulunarak geri kalabilmiş olmak zoru başarmaktır. Her türlü imkâna sahip olmanıza rağmen kendi ifadenizle dünyayı takip edemeyişiniz ve bunu dile getirişiniz maalesef büyük bir gaflettir. Sizleri zoru başardığınızdan ötürü ayrıca şahsım ve arkadaşlarım adına da tebrik etmek istiyorum.
ABD’de mutfak sanatları açısından çok anlam ifade etmeyen ancak Türkiye’de anlam ifade eden önemli bir şirketin bünyesinde başkentte uzun yıllardır aynı görevdesiniz. Dünyaya keşke birazda başka pencerelerden bakabilmiş olsaydınız. En azından başında uzun yıllardır olduğunuz bir kurumun e-postasının bile doğru düzgün çalışmadığı bir vaziyette sizi 10 yıl sonra atıl kalmış olarak bulmazdık.
Sizler bizlerin 11 yıl önce bıraktığı yerdesiniz. Bizler ise sizlerin ve çalışma arkadaşlarınızın bizi engellemek için her türlü çabayı göstermesine rağmen hedeflerimize ulaşmış bir yerden sizi seyrediyoruz. Bizleri sosyal medyadan engellemeniz hiçbir şeyi değiştirmez. Çünkü artık içinde bulunduğunuz dijital çağda sadece böyle engellemeler yapabilecek durumdasınız. Sizin çağa ayak uydurabilmeniz için bazı ağırlıklarınızdan kurtulmanız şarttır. O da en başta egonuzdur.
Evet, şurası kesinki bizler Türk mutfak sanatları açısından tüm dünyada farklı bir ufka bakabildiğimiz için oldukça gururlu ve onurluyuz. Bu doğrudur. Ancak bu asla sizin içinizde olan ancak aslında saklayamadığınız kibir değildir. Kesinlikle de bunu birbirinden iyi ayırt ediniz. Herkes gibi biz de bir gün ölümü tadacağız ve bunu her gün unutmadan çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bir gün bizim çalışmalarımız tüm Dünya’da Türk mutfağına gerçek manada gönül veren herkesin kendisini ait hissettiği ve kendilerinden bir şeyler bulduğu çalışmaları olacaktır. Peki, sizin şimdiye kadar ki çalışmalarınız nedir ve hangi şahıslara aittir?
Birlikten bahsediyorsunuz ancak halen sosyal medya hesaplarınızdan Türk mutfağı için çalışan kişileri veya kurumları işinize gelmediği için engelliyorsunuz.
Çok merak ediyoruz sizler bunu kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz?
Temsiliyle mükellef olduklarınızın gerçekten farkında mısınız?
Geçmişte dışladıklarınızı neden dışladınız?
Sizin de ifade ettiğiniz gibi kavga ettiklerinizle kavga etmenize neden olan şeyler hangi menfaatlerdi?
Kişisel menfaat ve egolarınızdan Türk mutfağını ne kadar ayırabildiniz?
Gerçek manada ne zaman “BİZ” diyebildiniz?
Gerçek manada ne zaman herkese samimi olarak kucaklayabildiniz?
Rahmetli babam size “adaş, adaşım” derdi. Derdi ancak o kadar samimi ve içten derdi ki siz bunu hiçbir zaman anlayamadınız diye düşünüyorum. Hiçbir zamanda anlayacağınızı sanmıyorum.
Rahmetli babam, öğretmenim ve şefim Zeki Gülyiyen, lise çağlarımızda yarışmalara katılacağımız bir dönemde bizleri sizin ve Reşat Erdemir’in yanına yollarken asla bir art niyet ile veya “sadece ben bilirim, ben en iyisini yaparım” anlayışıyla yollamamıştı.
Bizi sizin yanınıza yollarken “oğlum bu meslekte herkesten bir şeyler öğrenirsin” onlar benim arkadaşım git onlardan da bir şeyler öğren" anlayışı ve öğütlüyle yollamıştı.
O zamanlar çalıştığınız şirkette pastane ustası olan kişiden arkadaşımla beraber pekmezli yoğurt tatlısını öğrenmiştik.
Ancak sonrasında o gün benim sizden öğrendiğim maalesef kendi mutfak personelinize nasıl muameleme etmememiz gerektiği olmuştu. Kulağıma her zaman küpe olmuştur. Mutfakta nasıl davranılmaması gerektiği konusunda 16-17 yaşlarımda bana ve arkadaşıma gayet iyi bir şey öğretmiştiniz. Biz ve bizim gibi gençlerin sizden öğrenecekleri istikbalde bu örnek gibi olacaktır. O da nasıl olunmaması gerektiği üzerinedir.
Kim bilir belki de siz ve sizin gibi yıllarca önümüzü kesmek için çaba sarf etmiş kişilerin Türk mutfağına da katkıları bu şekilde olacaktır. Çünkü her güzeli güzel yapan ve onu diğerlerinden ayırt etmenizi sağlayan olgular vardır. İşte sizde onlardansınız. O açıdan Türk mutfağına yakın geçmişte veya gelecekte değil ancak istikbalde büyük katkı sağlayacağınızdan kesinlikle şüphem yoktur. Sizde bu konuda müsterih olunuz.
Saygılarımla
TOLGAHAN ZEKİ GÜLYİYEN