KISKANÇLIK NELER YAPTIRTIR "PASTALARA İLAÇ SIKMIŞ"
"Türkiye, şef ceketini çıkartıp takım elbise giyen sonra gerektiğinde bulaşık önlüğü giyebilecek kaç usta ya da şef yetiştirmiştir...?"
"Taktı kafaya Zeki ustayı ve onu kötüleyip göndermek için bir gün pastalara bir ilaç sıkmış ve o pastaları yiyenler zehirledi."
Rahmetli şefimiz Zeki Gülyiyen'in eski çalışma arkadaşları arasında bulunanlardan gelen bazı anıları ve fotoğraflarını sizlerle paylaşıyoruz. Belki de en çok Türkiye'de sektörümüzde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Birisini işinden etmenin en iyi yolu Sn. Dilber Kaya'nın da bahsettiği tarzda bir hasetlik ve kıskançlığın ürünü olan eylemlere başvurmaktır. Bunlara çok kişi defalarca şahit olmuştur. Hem yediği kaba pisleyen bir ihaneti, hem de kıskançlığın insanlara neler yaptırabileceğinin kanıtları arasında bulunan benzer durumlar; örnekteki gibi başka insanların dahi sağlığına kast edecek derecede bir kin ile nefretin ürünü olabilirler. Benzer örnekler ile sektörde karşılaşanları dinlemişizdir. Bunların sayısı bilinmez ancak; Türkiye'de hiçte az olmadığını anlatanların tecrübelerinden yola çıkarak kolaylıkla anlayabiliyoruz.
Sn. Dilber Kaya rahmetli duayen efsane şefimiz Zeki Gülyiyen ile olan anılarından birisini şöyle anlatmaya başlıyor: "Adaletli idi kimsenin hakkını yemezdi. Dürüst ve açık söylüydü iki yıl birlikte çalıştım. Ankaraya etlikteki beyendik restona bir gurup geldik. Bizi çok güzel karşıladı. Ben onun öldüğünü duyunca sanki kardeşim ölmüş gibi ağladım. Buradan Ankaraya gideceği zaman tüm bölümlerde kendi görev aldı. Bulaşık bile yıkadı. Çok güzel bir ekipdik. Günün birinde Yusuf diye bir müdür geldi. Taktı kafaya Zeki ustayı ve onu kötüleyip göndermek için bir gün pastalara bir ilaç sıkmış ve o pastaları yiyenler zehirledi. Bende dahil Zeki ustanın üzerine atmaya çalıştı ama başaramadı. Ben duyduğum gizli sözlerini açığa çıkarınca ekipcek müdürü gönderdik ve mutlu bir aile devam ettik. En sonunda deprem olunca herşey deyişti kendi Ankara'ya döneceğini söyledi.Hepimiz çok üzüldük ama oda haklıydı..." Dilber KAYA
Liderimiz Sn. Tolgahan Gülyiyen bu durumu kin, nefret ve kıskançlık neticesinde insanların neler yapabileceğine küçük gibi gözüken ancak hiçte masum olmayan bir eylem, başka insanların sağlığını hatta canını dahi hiçe sayabilecek sorumsuzluğa bir örnek olarak nitelendirdiler. Uzun yıllar önce Zeki Gülyiyen şefimizin meslek hayatında karşılaşmış olduğu benzer eylemlerin bunla sınırlı olmadığını sadece rollerin, şekillerin ve mekânın farklılık gözetmiş olduğunun altını bilhassa çizerek, 25 ARALIK 2019 tarihinde yayınlamış olduğumuz "BENİM VE BABAMIN KADERİDİR KISKANILMAK, TERCİHİMİZ DEĞİL..." adlı makalelerine atıfta bulundular. Bu makaleyi okumak isteyenler BURAYA TIKLAYARAK ULAŞABİLİRLER.
Sn. Tolgahan Gülyiyen ayrıca eski ustalarımızın yerlerini hem karakter, hem de mesleksel anlamda doldurmalıyız dedi. Meslekte Türk mutfağını geri plana atmadan, başka özentiler içine girmeden özüne gerçek manada sahip çıkacak kültürlü nesillerin bir gün günümüzde olduğundan çok daha da fazla olacağına inancının tam olduğunu belirtti.
Liderimizin meslekte karakterin ve etik anlayışın önemiyle ilgili tüm samimi ve içten düşüncelerini başlıklar halinde sizler için derledik.
BABAMDAN ÖĞRENDİĞİM ŞUYDU: MESLEĞE BAŞLAMADAN ÖĞRENİLMESİ GEREKEN EN ÖNEMLİ HUSUS KARAKTERDİR
Birçoğunun mesleği kimlerden öğrendiğini kasıtlı olarak unuttuğu hatta unutturmak istediği malumumuzdur.Hatta bazıları daha da ileriye giderek ülkesinde meslek öğrendikten sonra birkaç ay yabancılar ile çalışınca, bu işi asıl öğrendikleri kişilere olan tutumları farklılaşır. Hatta ve hatta Türk mutfağına dahi onun temsiline ihanet derecesinde bir tutum ile yaklaşırlar
Rahmetli çok kişiye şeflik ve ustalık öğretti. “Biz burada ekmek yiyorsak onun sayesinde” Ailemizde bu mesleği yapan amcalarım içinde keza benzer söylemlere gittiğim(yurt içi-dışı) çoğu yerde şahit olmuşumdur. Bazıları hayatları boyunca bir şeyler öğrendiği kişileri hatırladıkça hayır duaları ediyor. Şüphesiz ki rızkı veren sadece ALLAH’tır. İnsanların buna vesile olana hayır dua etmelerinin karşılığı da şüphesiz Allah’ın katındadır. ALLAH hepsinden razı olsun. Rahmetli babamdan görüp anladığım ve öğrendiğim şuydu: Mesleğe başlamadan öğrenilmesi gereken en önemli husus karakterdir.
1 AY YURT DIŞINDA FRANK İLE ÇALIŞMASI ÇIKTIĞI YERİ BEĞENMEMEYE YETMİŞTİR
Görsellerde de bahsedildiği gibi bir birini çekemeyen insanların hıyanet ve ihanetleri hep olmuştur. Bilhassa Türkiye’de. Meslek öğrendiği ustalarını unutarak, yabancıların ağızlarına düşerek, çıktıkları yeri beğenmeyenleri bilenler çok iyi bilirler. Mesleği Türkiye’de ustasından öğrenmiştir. Ancak 1 ay yurt dışında Frank ile çalışması çıktığı yeri beğenmemeye yetmiştir. Hem özgeçmişinde hem de gelecek kariyerinde yıllarca meslek öğrendiği ustalarını unutup, silmesine hatta beğenmeyip eleştirmelerine işte o 30 gün ya da kısa aylar yetmiştir. Kişisel ikballeri uğruna geldikleri yeri ve Türk mutfağını yermek suretiyle geri plana atanlar en çok Türkiye’de bizim sektörümüzde yetişenler tarafından yapılmıştır.
HERKES BİR GÜN USTA VEYA ŞEF OLABİLİR, ANCAK...
Herkes bir gün çok çalışarak usta veya şef olabilir. Ancak her işte olduğu gibi önce karakter sahibi olmak için çok daha başka meziyetler gerekir. Türkiye şef ceketini çıkartıp takım elbise giyen sonra gerektiğinde bulaşık önlüğü giyebilecek kaç usta ya da şef yetiştirmiştir...? Cevap, parmaklar ile sayılacak kadar azdır. Şimdikilere ağır gelebilir ancak süslü üniformalar ile, havalı resimler paylaşmak ile, nereden geldiğini unutmuş olmak ile ne şef olunuyor ne de usta. Dışarıdan dahi bakıldığında herkesin kendini ve adamlarını ön plana çıkartmak çabası içinde olduğu piyasada birbirlerine taktıkları o kadar süslü aksesuarlara rağmen üzülerek ifade ediyorum ki bir çoğu meslek adına hiç bir anlam ifade edemiyorlar. Eski ustaların, şeflerin uzun yıllar boyunca eskimeyen bir fotoğrafları dahi bunlar ile aradaki bariz farkı anlamaya yetiyor da artıyor. Bu kadar süse, gelişen fotoğraf teknolojisine ve diğer yeniliklere rağmen dahi bizim gerçek efsane şeflerimizde olmayan o karizmayı ortaya çıkartamadıkları gibi birçoğu mesleksel olarak gelecek nesiller adına maalesef hiç bir anlam ifade edemiyorlar.
10 YILLARDIR OTURDUKLARI YERDE HEP AYNI TAS AYNI HAMAMLAR
Şimdi diyecekler ki bunlar eski de kaldı. Sizde eskide yaşıyorsunuz. Doğru ancak belki de ilgili konularda sınıfı geçemediğimizden kaynaklıdır diye düşünen kişi azdır. Keza geçenlerde 10 yıl önce Zeki Gülyiyen şefimizin gündeme getirdiği, arkadaşlarımızın da haberini yaptığı bir konuyu daha yeni bu sene tekrar konuşmaya çalışanların olduğunu da düşünürsek kat etmemiz gereken mesafede çoktur. Şu halde belki de önce tarihe, geçmişe bakarak geleceği planlamak, orada çözülemeyenleri çözmeye çalışmak en mantıklı olandır. Çünkü aşamadığımız konular hep aynı konular. Rahmetli olan ustalarımız dahi yıllar önce aramızdan ayrılmış olmalarına rağmen, sanki bu gün bile bu yazıları ve düşünceleri ile bizlere hala ders vermekteler. O yüzden günümüzde kimileri bu ustalarımız- şeflerimiz ile çalışmış olmalarına rağmen, Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli usta şeflerimizi kasıtlı olarak unutturma ve dahi adlarını silme çabası içinde olmuşlardır. 10 yıllardır oturdukları yerde hep aynı tas aynı hamamlar. Ancak yine de çıkar üzerine kurulu anlayışlar ile kendi adlarına prim yapmasını hep iyi bildiler. Kişisel çıkar ve menfaatleri uğruna işlerine nasıl gelmişse öyle davranarak meslekte her anlamda prim yapmasını başarabilmekte ayrı bir meziyet olsa gerek. Ancak bana göre takdiri hak eden bir anlayışın ürünü olan bir meziyet olmadığı kesindir.
TÜRK MUTFAĞI DİRİLİŞ HAREKETİ